28 Kasım 2008 Cuma
Klasik müzik severmisiniz
Ben uzun yıllar bu müziğin tadını almamakta direndim. Ne bir ilgim ne de bir merakım vardı bu konuda. Açıkcası çevrende hiç dinleyen olmayınca, kulağında bir aşinalık olmadıkça hiçbir yakınlık duyamıyorsunuz. İşte benim de öyleydi taaki üç dört yıl öncesine kadar. Şimdi sahiden eğer müzikle huzur bulmak, müzik dinleyerek bilinmezlere dalmak istiyorsanız bu kesinlikle klasik müzikle olmalı. Yakınlarımdan, arkadaşlarımdan edindiğim cd lerden oldukça güzel bir koleksiyon sahibi oldum. Şimdi bunları niye anlatıyorum; benim çok sevdiğim bir site var. http://www.beethovenlives.net/
Bir Beethoven hayranı olarak takıldığım ama daha sonra bu alanda eserleri olan tüm klasik müzik sanatçılarının eserlerinin bulunduğu bir site burası. Site çok sevgili bir piyano eğitmeni tarafından hazırlanmış. İçerisinde ünlü klasikler, film müzikleri gibi inanılmaz güzellikler var. Yukarıdaki linkten buraya ulaşabilirsiniz. Yalnız lütfen siteye girmeden önce introyu geçmeyin :) Benim en sevdiğim yeri burası. Hani o Beethoven yürüyerek gidiyor ya işte o ayakkabı sesleri ve gölgesi inanılmaz zevk veriyor bana. Sizde girin ve bir saatliğine de olsa bir güzellik yaşayın.
Etiketler:
KLASİK MÜZİK
25 Kasım 2008 Salı
Canada VoIP
Canada VoIP
If you have spent some time searching for a Canadian residential VoIP Provider service that fits your needs, then you have probably realized that most VoIP providers have pretty vague information on their VoIP service availability in Canada. As such WhichVoIP has performed the Canadian VoIP research for you and created a short list of Canada residential VoIP providers who we consider to be among the best VoIP Canada options. These residential VoIP providers definitely offer VoIP service in Canada.
The Canada residential VoIP providers market has been slow to take off when compared to the US residential VoIP providers market. This is changing rapidly however as a large number of Canadians are now enjoying the price and feature benefits that VoIP can provide. The Canadian residential VoIP market is also expanding as more and more VoIP providers are starting to offer VoIP service, although there are still not currently as many residential VoIP provider options available to Canadian VoIP customers as there are in the United States.
There are indeed a few more Canada VoIP providers in the market place than we have listed in the table above. The Canada VoIP providers listed above are the VoIP providers which we recommend and in most cases have a long history with their VoIP services in the United States.
Some of the Canada VoIP providers that you may also be interested in checking out, and are not in the table above, are: Yak, Rogers, Primustel, Iristel, Mondotalk, CordiaIP, Tomatoevine, Ionosphere, Proximiti, Broadvoxdirect. As you can see, there are now quite a few options to choose from.
If you still have Canada VoIP questions, then please post to our VoIP forum and we guarantee a quick and informative response.
If you have spent some time searching for a Canadian residential VoIP Provider service that fits your needs, then you have probably realized that most VoIP providers have pretty vague information on their VoIP service availability in Canada. As such WhichVoIP has performed the Canadian VoIP research for you and created a short list of Canada residential VoIP providers who we consider to be among the best VoIP Canada options. These residential VoIP providers definitely offer VoIP service in Canada.
The Canada residential VoIP providers market has been slow to take off when compared to the US residential VoIP providers market. This is changing rapidly however as a large number of Canadians are now enjoying the price and feature benefits that VoIP can provide. The Canadian residential VoIP market is also expanding as more and more VoIP providers are starting to offer VoIP service, although there are still not currently as many residential VoIP provider options available to Canadian VoIP customers as there are in the United States.
There are indeed a few more Canada VoIP providers in the market place than we have listed in the table above. The Canada VoIP providers listed above are the VoIP providers which we recommend and in most cases have a long history with their VoIP services in the United States.
Some of the Canada VoIP providers that you may also be interested in checking out, and are not in the table above, are: Yak, Rogers, Primustel, Iristel, Mondotalk, CordiaIP, Tomatoevine, Ionosphere, Proximiti, Broadvoxdirect. As you can see, there are now quite a few options to choose from.
If you still have Canada VoIP questions, then please post to our VoIP forum and we guarantee a quick and informative response.
Etiketler:
finans,
tatil rehberi,
TEKNOLOJI CANADA VOIP,
YAT
24 Kasım 2008 Pazartesi
23 Kasım 2008 Pazar
Emre Aydın Avrupa'dan büyüdü
Benim en sevdiğim şarkıcılardandı Emre Aydın , şimdi Avrupa'nın en sevilen şarkıcısı ünvanını da aldı tam oldu :) Evet bu yazı bir methiye, bir göklere çıkarma amacıyla yazılacak bilginiz olsun. Sıkılabilirim derseniz çok da aldırmayın burda geçen "onun şarkılar süpperrr :)" sözlerime ama sıkılmayın derim ben, dinlemişsinizdir eminim, bir yerlerde kulağınızı estirip geçmiştir biryerlerden bir şarkısının müziği :) sıyırıp geçmiştir belki ama olsun; benim sözüm asıl kalbinde sızı yaratanlar için çünkü benim öyle oluyor inanın bana :))
Aman aman bir ses yok elbette, kim bilir belki benim içimi titreten şarkı sözleri ( haaa bu arada elektronik gitarın o tınısını da yabana atmayayım :) evet şarkıların sözleri etkiliyor en çok beni. Bir de o burnu büyüyen az başarılıların kendilerini bir çırpıda göklerde görmeleri hallerine hiç benzemiyor bu çocuğun halleri. Çok başarılı ama hala göklerde bir yerlere göz koymadı henüz. Henüz diyorum herşeye rağmen, hayat bu belli olmaz, bulunduğu yerden daha da büyük yerlere gelirse ne hallere girer bilinmez ama o dahaaaa da büyük yerlere yine bu sade haliyle ve bu çalışmasıyla gelecek se muhakkak kendi büyüse de burnu büyümeyecektir.
Ben gurur duydum bu çocukla :)) Sahiden,
MTV'de ödül almak, bir türk şarkıcısı olarak ödül almak ve gerçekten sevilmek. Bunun gibi kıymetleri pek fazla yetiştiremiyoruz artık. O yavaş yavaş tırmanıyor ama bakalım biz nasıl sahip çıkacağız bu kıymetli şarkıcımıza onu bilemiyorum işte !
Hadi biraz dinleyelim, sizi bilmem ama ben keyif alacağım aşağıdaki video görüntüsünün ortasındaki oka bastıktan sonra gelecek müziği dinlemekten :))
Etiketler:
Emre Aydın,
MÜZİK
19 Kasım 2008 Çarşamba
Sağlıklı saçların sırrı bitki banyoları
Şifalı bitki banyoları
Deriniz yağlıysa 150g mayıs papatyası veya civanperçemi, deriniz sivilceliyse 150g kuru nane veya atkuyruğu kullanın. Bitkiler 1 litre kaynar suyla haşlanır ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Ebegümeci banyosu, iltihaplı, sivilceli deri için
50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır, soğuyana kadar demlenmeye bırakılır, süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır.
Elma sirkesi banyosu, yağlı cilt için
¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu uygulanır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve yatıştırıcı etki yapar.
Lavanta yağı banyosu
¼ litre elma sirkesi(yağlı deriye karşı) veya ¼ litre krema(normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz.
Yağsız süt banyosu, kuru ve duyarlı deri için
Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olur. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi ayrıca yatıştırır.
Yağ-süt banyosu, kuru deri için
1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Yağ banyosu, kuru deri için
50 ml bademyağı veya zeytinyağı sıcak banyo suyuna eklenir ve iyice karıştırılır. Banyodan sonra, cildin üstünde kalan su elle sıyrılır ve kalan hafif yağ filmi masajla yedirilir.
Süt-bal banyosu, kırışıklara karşı
2 bardak ılık sütte 2 yemek kaşığı dolusu bal iyice eritilir, 1 tatlı kaşığı badem yağı eklenir ve kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir ve banyo suyu da karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Bal-süt-tuz banyosu, kuru ve olgun deri için
Banyo küveti doldurulurken 100g deniz tuzu serpiştirilir. Bu arada 1 litre sıcak sütte 250g çiçek balı eritilir ve banyo suyuna eklenir. Banyo suyu iyice karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır
Deriniz yağlıysa 150g mayıs papatyası veya civanperçemi, deriniz sivilceliyse 150g kuru nane veya atkuyruğu kullanın. Bitkiler 1 litre kaynar suyla haşlanır ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Ebegümeci banyosu, iltihaplı, sivilceli deri için
50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır, soğuyana kadar demlenmeye bırakılır, süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır.
Elma sirkesi banyosu, yağlı cilt için
¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu uygulanır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve yatıştırıcı etki yapar.
Lavanta yağı banyosu
¼ litre elma sirkesi(yağlı deriye karşı) veya ¼ litre krema(normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz.
Yağsız süt banyosu, kuru ve duyarlı deri için
Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olur. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi ayrıca yatıştırır.
Yağ-süt banyosu, kuru deri için
1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Yağ banyosu, kuru deri için
50 ml bademyağı veya zeytinyağı sıcak banyo suyuna eklenir ve iyice karıştırılır. Banyodan sonra, cildin üstünde kalan su elle sıyrılır ve kalan hafif yağ filmi masajla yedirilir.
Süt-bal banyosu, kırışıklara karşı
2 bardak ılık sütte 2 yemek kaşığı dolusu bal iyice eritilir, 1 tatlı kaşığı badem yağı eklenir ve kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir ve banyo suyu da karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Bal-süt-tuz banyosu, kuru ve olgun deri için
Banyo küveti doldurulurken 100g deniz tuzu serpiştirilir. Bu arada 1 litre sıcak sütte 250g çiçek balı eritilir ve banyo suyuna eklenir. Banyo suyu iyice karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır
18 Kasım 2008 Salı
Topuk Çatlakları İçin Maske
Topuk çatlağını önlemek ve gidermek için mutlaka deneyin…
4 tatlı kaşığı vazalini benmari usulu eritin
İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşıgı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı
ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınaza sürüp çorap giyin.
Şimdiden geçmiş olsun
4 tatlı kaşığı vazalini benmari usulu eritin
İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşıgı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı
ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınaza sürüp çorap giyin.
Şimdiden geçmiş olsun
Etiketler:
AYAK BAKIMI,
topuk çatlakları için maske
14 Kasım 2008 Cuma
KRONİK AĞRILAR
Hava Değişiklikleri ve Ağrılar
Tarih boyunca insanları tedirgin eden, bazen de yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşabilen ve maalesef bugüne dek tam anlamıyla çözümlenemeyen bir sorun! Bununla birlikte, hava değişiklikleriyle insan organizmasının bu değişikliklere gösterdiği fizyolojik tepkileri ilişkilendirmek konusunda günümüzde bazı belirgin sonuçların alındığını da söyleyebiliriz.
İnsan organizması, dünyamızı çevreleyen atmosferde, canlıların yaşadığı trofosterin, daha doğrusu biyosferin sürekli uyarılan altındadır (biyotropik etki). Her biyotropik uyarı, organ ve organ sistemlerini, örneğin, hareket, kalp ve dolaşım, solunum ve sinir sistemlerini ayrı, var olan ön bozukluklar ölçünde etkileyebileceği gibi, organizmanın tüm düzenleyici (regulasyorı) sistemini de zorlayabilir.
Genel durumda ne gibi ve ne ölçüde olumsuz gelişmeler olacağı, ya da hastalıkların ortaya çıkabileceği, bireyin o anki bedensel ve ruhsal durumuyla; her hangi bir . hastalığa gebe olup olmamasına bağlıdır. Atmosferik değişikliklerle ilk yanıt, vücudun o anki en zayıf noktasından gelecektir.
Bütün canlılar duyarlı
Hayvanları da içermek üzere tüm canlılar hava değişikliklerine karşı duyarlıdır.
Belli meteorolojik değişikliklerin daima ayın sağlık sorunları ya da aynı yakınmalarla sonuçlanacağı beklenemez.
Duyarlı bireylerin yakınmalarının havadaki değişikliklerin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmasına karşın. bazıları da havanın bozacağını daha 24 saat önceden, örneğin Balkanlardan gelecek bir soğuk hava dalgasını 500-600 km uzakta, Romanya'da iken duyumsarlar(erken duyarlılık). Ortaya çıkan yakınmalar olumluya da olumsuz yönde olabilir. Örneğin, bozuk havada artan eklem ağrıları, güneşin açmasıyla geriler.
Havanın, meteorolojik değişikliklerin canlılar üzerinde fizyolojik etkileri konu alındığında, önce havanın öğelerinin, basıncın, ısının, nemin, rüzgarın; güneşin ve UV ışınlarının teke tek, sonra da tümünün ortaklaşa etkilerinin göz önünde tutulması gerekir.
Ne var ki, bu meteorolojik elemanların fizyolojik etkilerini çok kez ayrı ayrı yorumlamak olanaksızdır.
Kimler duyarlı?
Meteorolojik oynamalara karşı normalde duyarlı olmayan sağlıklı bireyler, hava değişikliklerinin kendilerini etkilemediğini söylerlerse de, havanın bozduğu günlerde genel durumlarındaki bozuklukların nedenini de açıklayamazlar.
Buna karşın vejetatif labil tipler, hastalıktan yeni kalkmış ya da süregen bir hastalığı (tüberküloz; astım vb.) olanlar, bedensel ve zihinsel yorgunlar, infeksiyon riski taşıyanlar, romatizmal hastalığı ya da yakınmaları olanlar hava değişikliklerine karşı daha duyarlıdır (ileri duyarlılık) .Bu tiplerde baş ağrısı, konsentrasyon, uyku ve vejetatif sistem bozuklukları, eklem, kas, nedbe dokusu, eski kırık yerinde ağrılar ortaya çıkabilir.
Kısacası; biyotropik hava uyarıları hem tek tek organları hem de onların tüm işleyiş düzenini etkileyebilir.
İki Etkileşim biçimi
Biyosfer ve canlı organizma arasındaki etkileşim kompleksi iki başlıkta ele alınabilir:
1-Organizmanın ısı bilançosunu etkileyen, havanın ısısından, neminden, rüzgarın hızından, dolaylı ve dolaysız güneş ışınlarından: özellikle sıcaklık veren uzun dalgalı ışınlardan, bulutlar ve insanın bireysel çevresinden oluşan ısı etki kompleksi. Çevreden yansıyan ışınların ısı etkisi de bunlara eklenir. Bu değerler yaklaşık bir doğrulukla ölçülebilir.
2. Dalga boyları. görünen ışınlarla ultraviole arasında bulunan; insanın ısı metabolizmasına etkili olmayan direkt ve indirekt ışınların (küresel ışınlar) olduğu, özellikle derinin işlevlerine. dolaşım sistemine, kanın bileşimine, solunuma ve sinir sistemine etkili olan aktinik yada fotoaktinik etki kompleksi.
Biyosferik tüm öğelerin kompleks etkilerinin sonuçları arasında, toplumda en sık sözü edilen ve yakınılan romatizmal ağrılar olduğu için, konu salt bu çerçeve içinde ele alınacaktır. Öteki sistem yakınmaları ayrı bir yazı konusudur.
Kestirilemeyen ağrılar
İnsan vücudu iç ve dış ortamdaki. tüm değişiklikleri, mekanik ve yangılı uyarıları, sıcağı, soğuğu, nemi, hava basıncındaki. ve elektrik iyonları düzeyindeki oynamaları, başta deri olmak üzere gözlerde, burunda ve çevresel sinir sisteminde bulunan alıcılar (rezeptörler) aracılığıyla algılar ve en sık görülen ve bilenen şekliyle hareket sistemindeki. ağrılar başta olmak üzere, kalp, dolaşım, solunum (astım)sistemleriyle, glokom (göz basıncında artma), tüberküloz, astım ve psikolojik sorunlar (depresyon) vb. gibi vücudun iç dengesinin bozulmuş olduğu bireylerde, önceden kestirilemeyen bir dizi olumsuz yanıtlar şeklinde dışa vurur.
Ağrı veren uyarana duyarlı alıcılarla algılanan mekanik ve kimyasal uyarılarda, önce omuriliğe, oradan da beyinin özel bölgelerine (talamus) iletilmesinden sonra beyin kabuğunca, eşik değerleri yeterliyse ağrı olarak algılanır.
Yangılı (romatoid artrit vb) ve yangısız (artrozlar-kireçlenmeler) romatizmal hastalıklarda ağrı nedeni, eklemlerde serbest hale geçen bir dizi aracı kimyasal maddenin, (mediyatörlerin) yol açtığı Uyarılardır. Romatizmal hastalıklardaki ağrının bu oluşum mekanizmasını büyük çapta biliyoruz.
Bazı varsayımlar
Ancak, soğuk, sıcak, nem vb. biyotropik uyarıların eklemlerde hangi yolla ve nasıl ağrıya neden olduğu konusunda bilgilerimiz bazı varsayımdan ileri gitmiyor.
Bir iddiaya göre, çevredeki havanın soğumasıyla eklem içi ısısı da düşmektedir. Eklemler kas ve yağ dokusunca yeterince korunmadığından, eklemin iç yüzünün kayganlığını arttırarak hareketini olaylaştıran sıvının (sinovyanın) ısısı kas ve kalın barsak ısısına oranla daha çabuk düşer. Isı nedenli düşerse, eklem sıvısının yoğunluğu da o ölçüde artacak ve sinovya koyulaşacaktır. Soğukta romatizmal ağrının artmasının nedenlerinden biri, sinovyal sıvısının bu yoğunlaşmasıyla eklem hareketlerinin kısıtlanmasıdır.
Hava basıncının düşmesiyle birlikte göreceli nemin yükselmesi de ikinci bir ağrı nedeni olarak gösterilmektedir. Normal doku, basınç düşmesini hücre içi sıvısını kana boşaltarak dengeler.
Buna karşın hasta doku yeteriyle geçirgen olmadığı için, sıvı dokular arasında kalır. Bu durumda hasta dokularda, sağlıklı olanlara oranla basınç yükselir. Bu basınç farklılığının sonucu dokuların şişmesiyle ağrı artmaktadır. Ancak, havadaki nemin artmasıyla birlikte çevre ısısı da düşerse, ne gibi bir sonuçla karşılaşacağı konusunda uzmanlar bir yorum yapamıyor.
Vücut dokuları içinde bilinen rezeptörler dışında sessiz ya da uyuyan (silent) rezepror denen, normal durumlarda aşırı mekanik ve termal uyaranlara yanıt vermeyen reseptörler bulunuyor. Atmosferik uyaranlarla miyelin kılıfı olmayan bu nöronların uyarılarak duyarlı hale gelmesinin (sentizisyonunun) ağrı nedeni olabileceği de varsayımlar arasında.
Tarih boyunca insanları tedirgin eden, bazen de yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşabilen ve maalesef bugüne dek tam anlamıyla çözümlenemeyen bir sorun! Bununla birlikte, hava değişiklikleriyle insan organizmasının bu değişikliklere gösterdiği fizyolojik tepkileri ilişkilendirmek konusunda günümüzde bazı belirgin sonuçların alındığını da söyleyebiliriz.
İnsan organizması, dünyamızı çevreleyen atmosferde, canlıların yaşadığı trofosterin, daha doğrusu biyosferin sürekli uyarılan altındadır (biyotropik etki). Her biyotropik uyarı, organ ve organ sistemlerini, örneğin, hareket, kalp ve dolaşım, solunum ve sinir sistemlerini ayrı, var olan ön bozukluklar ölçünde etkileyebileceği gibi, organizmanın tüm düzenleyici (regulasyorı) sistemini de zorlayabilir.
Genel durumda ne gibi ve ne ölçüde olumsuz gelişmeler olacağı, ya da hastalıkların ortaya çıkabileceği, bireyin o anki bedensel ve ruhsal durumuyla; her hangi bir . hastalığa gebe olup olmamasına bağlıdır. Atmosferik değişikliklerle ilk yanıt, vücudun o anki en zayıf noktasından gelecektir.
Bütün canlılar duyarlı
Hayvanları da içermek üzere tüm canlılar hava değişikliklerine karşı duyarlıdır.
Belli meteorolojik değişikliklerin daima ayın sağlık sorunları ya da aynı yakınmalarla sonuçlanacağı beklenemez.
Duyarlı bireylerin yakınmalarının havadaki değişikliklerin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmasına karşın. bazıları da havanın bozacağını daha 24 saat önceden, örneğin Balkanlardan gelecek bir soğuk hava dalgasını 500-600 km uzakta, Romanya'da iken duyumsarlar(erken duyarlılık). Ortaya çıkan yakınmalar olumluya da olumsuz yönde olabilir. Örneğin, bozuk havada artan eklem ağrıları, güneşin açmasıyla geriler.
Havanın, meteorolojik değişikliklerin canlılar üzerinde fizyolojik etkileri konu alındığında, önce havanın öğelerinin, basıncın, ısının, nemin, rüzgarın; güneşin ve UV ışınlarının teke tek, sonra da tümünün ortaklaşa etkilerinin göz önünde tutulması gerekir.
Ne var ki, bu meteorolojik elemanların fizyolojik etkilerini çok kez ayrı ayrı yorumlamak olanaksızdır.
Kimler duyarlı?
Meteorolojik oynamalara karşı normalde duyarlı olmayan sağlıklı bireyler, hava değişikliklerinin kendilerini etkilemediğini söylerlerse de, havanın bozduğu günlerde genel durumlarındaki bozuklukların nedenini de açıklayamazlar.
Buna karşın vejetatif labil tipler, hastalıktan yeni kalkmış ya da süregen bir hastalığı (tüberküloz; astım vb.) olanlar, bedensel ve zihinsel yorgunlar, infeksiyon riski taşıyanlar, romatizmal hastalığı ya da yakınmaları olanlar hava değişikliklerine karşı daha duyarlıdır (ileri duyarlılık) .Bu tiplerde baş ağrısı, konsentrasyon, uyku ve vejetatif sistem bozuklukları, eklem, kas, nedbe dokusu, eski kırık yerinde ağrılar ortaya çıkabilir.
Kısacası; biyotropik hava uyarıları hem tek tek organları hem de onların tüm işleyiş düzenini etkileyebilir.
İki Etkileşim biçimi
Biyosfer ve canlı organizma arasındaki etkileşim kompleksi iki başlıkta ele alınabilir:
1-Organizmanın ısı bilançosunu etkileyen, havanın ısısından, neminden, rüzgarın hızından, dolaylı ve dolaysız güneş ışınlarından: özellikle sıcaklık veren uzun dalgalı ışınlardan, bulutlar ve insanın bireysel çevresinden oluşan ısı etki kompleksi. Çevreden yansıyan ışınların ısı etkisi de bunlara eklenir. Bu değerler yaklaşık bir doğrulukla ölçülebilir.
2. Dalga boyları. görünen ışınlarla ultraviole arasında bulunan; insanın ısı metabolizmasına etkili olmayan direkt ve indirekt ışınların (küresel ışınlar) olduğu, özellikle derinin işlevlerine. dolaşım sistemine, kanın bileşimine, solunuma ve sinir sistemine etkili olan aktinik yada fotoaktinik etki kompleksi.
Biyosferik tüm öğelerin kompleks etkilerinin sonuçları arasında, toplumda en sık sözü edilen ve yakınılan romatizmal ağrılar olduğu için, konu salt bu çerçeve içinde ele alınacaktır. Öteki sistem yakınmaları ayrı bir yazı konusudur.
Kestirilemeyen ağrılar
İnsan vücudu iç ve dış ortamdaki. tüm değişiklikleri, mekanik ve yangılı uyarıları, sıcağı, soğuğu, nemi, hava basıncındaki. ve elektrik iyonları düzeyindeki oynamaları, başta deri olmak üzere gözlerde, burunda ve çevresel sinir sisteminde bulunan alıcılar (rezeptörler) aracılığıyla algılar ve en sık görülen ve bilenen şekliyle hareket sistemindeki. ağrılar başta olmak üzere, kalp, dolaşım, solunum (astım)sistemleriyle, glokom (göz basıncında artma), tüberküloz, astım ve psikolojik sorunlar (depresyon) vb. gibi vücudun iç dengesinin bozulmuş olduğu bireylerde, önceden kestirilemeyen bir dizi olumsuz yanıtlar şeklinde dışa vurur.
Ağrı veren uyarana duyarlı alıcılarla algılanan mekanik ve kimyasal uyarılarda, önce omuriliğe, oradan da beyinin özel bölgelerine (talamus) iletilmesinden sonra beyin kabuğunca, eşik değerleri yeterliyse ağrı olarak algılanır.
Yangılı (romatoid artrit vb) ve yangısız (artrozlar-kireçlenmeler) romatizmal hastalıklarda ağrı nedeni, eklemlerde serbest hale geçen bir dizi aracı kimyasal maddenin, (mediyatörlerin) yol açtığı Uyarılardır. Romatizmal hastalıklardaki ağrının bu oluşum mekanizmasını büyük çapta biliyoruz.
Bazı varsayımlar
Ancak, soğuk, sıcak, nem vb. biyotropik uyarıların eklemlerde hangi yolla ve nasıl ağrıya neden olduğu konusunda bilgilerimiz bazı varsayımdan ileri gitmiyor.
Bir iddiaya göre, çevredeki havanın soğumasıyla eklem içi ısısı da düşmektedir. Eklemler kas ve yağ dokusunca yeterince korunmadığından, eklemin iç yüzünün kayganlığını arttırarak hareketini olaylaştıran sıvının (sinovyanın) ısısı kas ve kalın barsak ısısına oranla daha çabuk düşer. Isı nedenli düşerse, eklem sıvısının yoğunluğu da o ölçüde artacak ve sinovya koyulaşacaktır. Soğukta romatizmal ağrının artmasının nedenlerinden biri, sinovyal sıvısının bu yoğunlaşmasıyla eklem hareketlerinin kısıtlanmasıdır.
Hava basıncının düşmesiyle birlikte göreceli nemin yükselmesi de ikinci bir ağrı nedeni olarak gösterilmektedir. Normal doku, basınç düşmesini hücre içi sıvısını kana boşaltarak dengeler.
Buna karşın hasta doku yeteriyle geçirgen olmadığı için, sıvı dokular arasında kalır. Bu durumda hasta dokularda, sağlıklı olanlara oranla basınç yükselir. Bu basınç farklılığının sonucu dokuların şişmesiyle ağrı artmaktadır. Ancak, havadaki nemin artmasıyla birlikte çevre ısısı da düşerse, ne gibi bir sonuçla karşılaşacağı konusunda uzmanlar bir yorum yapamıyor.
Vücut dokuları içinde bilinen rezeptörler dışında sessiz ya da uyuyan (silent) rezepror denen, normal durumlarda aşırı mekanik ve termal uyaranlara yanıt vermeyen reseptörler bulunuyor. Atmosferik uyaranlarla miyelin kılıfı olmayan bu nöronların uyarılarak duyarlı hale gelmesinin (sentizisyonunun) ağrı nedeni olabileceği de varsayımlar arasında.
Etiketler:
ağrı,
ağrılar,
ağrılardan kurtulmak,
kadın,
kronik ağrı,
sağlık sorunları,
sağlıklı yaşam
Cilt lekelerinden kurtulmak mümkünmü
Cilt lekelerinden kurtulmak mümkün mü?
Yüzündeki benleri ve çilleri seven çok insan vardır. Bir o kadar da bunlardan kurtulmak için doktora giden. Sağlıklı ve güzel görünmek için pürüzsüz ve lekesiz bir cildi hepimiz isteriz. Ancak bazen doğduğumuz anda bile buna sahip olamayız. Bazı kişiler doğum lekelerini bir uğur işareti, bir ayrıcalık olarak kabul eder şekil ve renklerine bakarak anlamlar yükler ve rahatsız olmadan taşırlar. Ama bir o kadar da görünümünden mutlu olmadığı için insanlardan kaçan ya da görünümü yüzünden toplumdan dışlanan insan vardır. Yaşımız ilerledikçe de cildimizde daha önce olmayan birçok renkli sorun ortaya çıkabilir ve bunları sevmeyebiliriz. Dış görünüş hepimiz için önemlidir ve hayatımızı etkileyerek psikolojik sorunlar oluşturabilir. İşimiz, arkadaşlıklarımız ve karşı cinsle ilişkilerimiz, kişiliğimizin oluşması vb. etkilenebilir. Cildimizde lekelerin hangileri zamanla geçer ve önemsiz? Hangileri bir sağlık sorunu ve tedavi edilmesi gerekiyor? Tedavi yöntemleri neler ve başarısı ne? Bu soruları İstanbul dermatoloji Merkezinden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş’a yönelttik.
Derimizin rengini neler belirler?
Normal deri renginin oluşmasında en önemli iki faktör vardır. Bunlardan biri kan damarlarının içindeki hemoglobindir. Derimizde pembeleşmeden, kırmızı, mavimsi renkli oluşumlardan sorumludur. Derideki renk hücreleri tarafından üretilen melanin ise normal deri rengimiz ile kahverengi tonları arasındaki renkleri belirler. Saç, göz, deri rengimiz melanine bağlıdır.
Koyu renkli lekelerin nedenleri nelerdir?
Bazı benler, güneş lekeleri, gebelik lekeleri, çiller, mantar hastalıkları, deri kanseri gibi birçok durumda cildimizde çeşitli büyüklük, şekil ve yaygınlıkta koyu renkli lezyonlar olabilir.
Cildin beyazlaması ile seyreden hastalıklar nelerdir?
Bu hastalıklardan en sık görülenleri vitiligo ve mantar hastalığıdır. Yanaklarda beyaz lekelenmeler esmer, kuru ve hassas ciltli çocuklarda sık görülen bir durumdur ve çoğunlukla yaş ilerledikçe kaybolur. Bazı deri hastalıkları da ciltten daha açık renkli lekeler yapabilir.
Ciltte kırmızılıklar neye bağlıdır?
Derimizin kızarıklığının derecesi kanın oksijenlenmesine, akım miktarına, derideki kan damarlarının çap ve sayısına bağlıdır. Birçok hastalıkta deride yaygın ya da belirli bölgelerde kızarıklıklar olabilir. Bazıları birkaç günde geçer bazen de tüm ömür boyu taşırız.
Cildimiz neden sarılaşır?
Sarılık hastalığında cilt oldukça sarılaşır. Havuç gibi besinlerin fazla tüketilmesi de cildi sarılaştırabilir.
Kılcal Damar (Telenjiektazi) nedir?
Derideki çok küçük kan damarları 1 mm ye kadar genişleyerek gözle görünür hale gelmiştir. Genelde yüz ve bacaklarda görülür.
Yüzümüzde kılcal damarlar neden olur?
Yüzümüzdekiler bazen bir neden olmadan da gelişebilir. Ama en önemli sebep güneştir. Güneş yaşlanma ve deri kanseri riskinde artışa da sebep olur. Çok güneşlenenlerde boyunda ense gibi bölgelerde üzerinde ağ şeklinde kılcal damarların olduğu kahverengi, kırmızı renk değişikliği olabilir. Kılcal damarlar bazı hastalıklarda, gebelik, alkol ve östrojen alımı, kortizonlu kremlerin uzun süreli uygulanması sonucu da gelişebilirler. Tek olabilir veya gruplar yapabilirler. Örümcek angiomlar da bir kılcal damar ağıdır.
Örümcek izi nedir?
Ortada besleyici bir damar ve çevreye açılan kollardan oluşur. Bu haliyle 1 cm kadar büyük olabilir ve kırmızı bir örümceğe benzetilmiştir. Sağlıklı insanların yüzde 10–15 inde görülebilir. Çoğu bir hastalıkla ilişkili değildir bazen karaciğer hastalığıyla ilişkili olabilir. Doğum sırasında ya da doğum kontrol hapları kullanırken gelişebilirler.
Bacaklardaki kılcal damarlar neden olur?
Bacaklardaki damarlar genelde kadınlarda görülür. Genetik, dolaşım problemleriyle ilgili olabilirler. Gebelik sonrası gelişebilir.
Kılcal ve örümcek damarların tedavisi var mı?
Evet. Aslında genelde bir rahatsızlık vermezler çok nadiren kanama yapabilirler. Hasta kozmetik açıdan rahatsız oluyorsa en güvenli ve pratik tedavi lazerdir. Yan etki riski çok azdır
Vücudumuzda kırmızı benler neden olur?
Aslında bunlar vücudumuz yaşlandıkça meydana gelen küçük, iyi sınırlı, kırmızı renkte hafif kabarık damarsal oluşumlardır. Bunlara halk arasında Kiraz Lekesi denilir. Tedavi edilebilirler.
Kiraz lekeleri kötü huylu mudur?
Bu benlerin görüntüleri sıkıntı yapabilir ama aslında sağlık açısından önemi yoktur. Ancak, yine de bunların kiraz lekesi olup olmadığına emin olmak için bir dermatologa gösterilmesi doğru olur.
Kırmızı lekeler doğuştan olabilir mi?
Kırmızı lekeler doğuştan da olabilir. Bebek doğduğunda veya yaşamın ilk haftalarında ortaya çıkarlar. Çok çeşitli renk, yapı ve büyüklükte olabilirler. En yaygın damarsal kaynaklı doğum lekeleri leylek ısırığı, hemanjiomlar ve şarap lekesidir.
Doğum lekeleri neden olur?
Doğum lekelerinin genel olarak oluşum nedeni tam olarak bilinmiyor ve çoğu genetik değil. Halk arasında çok fazla inanış olmasına rağmen gebelik sırasında olan bir olaydan da kaynaklanmazlar.
Leylek ısırığı nedir?
Deriden kabarıklık yapmayan soluk pembe kırmızı renkteki halk arasında lekelere Leylek ısırığı denir. Oldukça sık rastlanan bir leke türüdür. Ensede fazla görülen leylek ısırığı, yüzde görüldüğünde melek öpücüğü olarak da adlandırılır. Vücudun başka yerlerinde de bulunabilir
Leylek ısırığı ve Melek öpücüğünü tedavi etmek gerekir mi?
Bu lekeler zararsız olduğu için tedavi edilmesine de gerek yoktur. Melek öpücükleri çocuklukta kaybolurlar, fakat leylek ısırığı erişkin yaşa kadar kalabilir.
Kırmızı doğumsal lekeler her zaman bu kadar masum mu?
Ne yazık ki değiller. En büyük sorunlarımızdan biri genelde bebek birkaç haftalıkken ortaya çıkan ve oldukça hızlı büyüyen kırmızı kabarık hemanjiomlar. Çok faklı tipleri var bazen özellikle küçük olanlar zararsız da olabilir ama çok ciddi kozmetik ve sağlık sorunları yaratabiliyorlar. Yaklaşık bir yaşına kadar büyüme devam edebiliyor sonra çoğunun büyümesi duruyor ve yavaşça küçülüp geriliyorlar.
Yüzündeki benleri ve çilleri seven çok insan vardır. Bir o kadar da bunlardan kurtulmak için doktora giden. Sağlıklı ve güzel görünmek için pürüzsüz ve lekesiz bir cildi hepimiz isteriz. Ancak bazen doğduğumuz anda bile buna sahip olamayız. Bazı kişiler doğum lekelerini bir uğur işareti, bir ayrıcalık olarak kabul eder şekil ve renklerine bakarak anlamlar yükler ve rahatsız olmadan taşırlar. Ama bir o kadar da görünümünden mutlu olmadığı için insanlardan kaçan ya da görünümü yüzünden toplumdan dışlanan insan vardır. Yaşımız ilerledikçe de cildimizde daha önce olmayan birçok renkli sorun ortaya çıkabilir ve bunları sevmeyebiliriz. Dış görünüş hepimiz için önemlidir ve hayatımızı etkileyerek psikolojik sorunlar oluşturabilir. İşimiz, arkadaşlıklarımız ve karşı cinsle ilişkilerimiz, kişiliğimizin oluşması vb. etkilenebilir. Cildimizde lekelerin hangileri zamanla geçer ve önemsiz? Hangileri bir sağlık sorunu ve tedavi edilmesi gerekiyor? Tedavi yöntemleri neler ve başarısı ne? Bu soruları İstanbul dermatoloji Merkezinden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş’a yönelttik.
Derimizin rengini neler belirler?
Normal deri renginin oluşmasında en önemli iki faktör vardır. Bunlardan biri kan damarlarının içindeki hemoglobindir. Derimizde pembeleşmeden, kırmızı, mavimsi renkli oluşumlardan sorumludur. Derideki renk hücreleri tarafından üretilen melanin ise normal deri rengimiz ile kahverengi tonları arasındaki renkleri belirler. Saç, göz, deri rengimiz melanine bağlıdır.
Koyu renkli lekelerin nedenleri nelerdir?
Bazı benler, güneş lekeleri, gebelik lekeleri, çiller, mantar hastalıkları, deri kanseri gibi birçok durumda cildimizde çeşitli büyüklük, şekil ve yaygınlıkta koyu renkli lezyonlar olabilir.
Cildin beyazlaması ile seyreden hastalıklar nelerdir?
Bu hastalıklardan en sık görülenleri vitiligo ve mantar hastalığıdır. Yanaklarda beyaz lekelenmeler esmer, kuru ve hassas ciltli çocuklarda sık görülen bir durumdur ve çoğunlukla yaş ilerledikçe kaybolur. Bazı deri hastalıkları da ciltten daha açık renkli lekeler yapabilir.
Ciltte kırmızılıklar neye bağlıdır?
Derimizin kızarıklığının derecesi kanın oksijenlenmesine, akım miktarına, derideki kan damarlarının çap ve sayısına bağlıdır. Birçok hastalıkta deride yaygın ya da belirli bölgelerde kızarıklıklar olabilir. Bazıları birkaç günde geçer bazen de tüm ömür boyu taşırız.
Cildimiz neden sarılaşır?
Sarılık hastalığında cilt oldukça sarılaşır. Havuç gibi besinlerin fazla tüketilmesi de cildi sarılaştırabilir.
Kılcal Damar (Telenjiektazi) nedir?
Derideki çok küçük kan damarları 1 mm ye kadar genişleyerek gözle görünür hale gelmiştir. Genelde yüz ve bacaklarda görülür.
Yüzümüzde kılcal damarlar neden olur?
Yüzümüzdekiler bazen bir neden olmadan da gelişebilir. Ama en önemli sebep güneştir. Güneş yaşlanma ve deri kanseri riskinde artışa da sebep olur. Çok güneşlenenlerde boyunda ense gibi bölgelerde üzerinde ağ şeklinde kılcal damarların olduğu kahverengi, kırmızı renk değişikliği olabilir. Kılcal damarlar bazı hastalıklarda, gebelik, alkol ve östrojen alımı, kortizonlu kremlerin uzun süreli uygulanması sonucu da gelişebilirler. Tek olabilir veya gruplar yapabilirler. Örümcek angiomlar da bir kılcal damar ağıdır.
Örümcek izi nedir?
Ortada besleyici bir damar ve çevreye açılan kollardan oluşur. Bu haliyle 1 cm kadar büyük olabilir ve kırmızı bir örümceğe benzetilmiştir. Sağlıklı insanların yüzde 10–15 inde görülebilir. Çoğu bir hastalıkla ilişkili değildir bazen karaciğer hastalığıyla ilişkili olabilir. Doğum sırasında ya da doğum kontrol hapları kullanırken gelişebilirler.
Bacaklardaki kılcal damarlar neden olur?
Bacaklardaki damarlar genelde kadınlarda görülür. Genetik, dolaşım problemleriyle ilgili olabilirler. Gebelik sonrası gelişebilir.
Kılcal ve örümcek damarların tedavisi var mı?
Evet. Aslında genelde bir rahatsızlık vermezler çok nadiren kanama yapabilirler. Hasta kozmetik açıdan rahatsız oluyorsa en güvenli ve pratik tedavi lazerdir. Yan etki riski çok azdır
Vücudumuzda kırmızı benler neden olur?
Aslında bunlar vücudumuz yaşlandıkça meydana gelen küçük, iyi sınırlı, kırmızı renkte hafif kabarık damarsal oluşumlardır. Bunlara halk arasında Kiraz Lekesi denilir. Tedavi edilebilirler.
Kiraz lekeleri kötü huylu mudur?
Bu benlerin görüntüleri sıkıntı yapabilir ama aslında sağlık açısından önemi yoktur. Ancak, yine de bunların kiraz lekesi olup olmadığına emin olmak için bir dermatologa gösterilmesi doğru olur.
Kırmızı lekeler doğuştan olabilir mi?
Kırmızı lekeler doğuştan da olabilir. Bebek doğduğunda veya yaşamın ilk haftalarında ortaya çıkarlar. Çok çeşitli renk, yapı ve büyüklükte olabilirler. En yaygın damarsal kaynaklı doğum lekeleri leylek ısırığı, hemanjiomlar ve şarap lekesidir.
Doğum lekeleri neden olur?
Doğum lekelerinin genel olarak oluşum nedeni tam olarak bilinmiyor ve çoğu genetik değil. Halk arasında çok fazla inanış olmasına rağmen gebelik sırasında olan bir olaydan da kaynaklanmazlar.
Leylek ısırığı nedir?
Deriden kabarıklık yapmayan soluk pembe kırmızı renkteki halk arasında lekelere Leylek ısırığı denir. Oldukça sık rastlanan bir leke türüdür. Ensede fazla görülen leylek ısırığı, yüzde görüldüğünde melek öpücüğü olarak da adlandırılır. Vücudun başka yerlerinde de bulunabilir
Leylek ısırığı ve Melek öpücüğünü tedavi etmek gerekir mi?
Bu lekeler zararsız olduğu için tedavi edilmesine de gerek yoktur. Melek öpücükleri çocuklukta kaybolurlar, fakat leylek ısırığı erişkin yaşa kadar kalabilir.
Kırmızı doğumsal lekeler her zaman bu kadar masum mu?
Ne yazık ki değiller. En büyük sorunlarımızdan biri genelde bebek birkaç haftalıkken ortaya çıkan ve oldukça hızlı büyüyen kırmızı kabarık hemanjiomlar. Çok faklı tipleri var bazen özellikle küçük olanlar zararsız da olabilir ama çok ciddi kozmetik ve sağlık sorunları yaratabiliyorlar. Yaklaşık bir yaşına kadar büyüme devam edebiliyor sonra çoğunun büyümesi duruyor ve yavaşça küçülüp geriliyorlar.
Etiketler:
Cilt bakımı,
cilt lekeleri,
cilt lekelerinden kurtulmak,
cilt lekesi
10 Kasım 2008 Pazartesi
Cilt Bakımı kırışıklık
Kırışıklık her kadın için kabustur. Yüz, gözler ve boyun kadının kartvizitidir. Bu yüzden yüzümüzü daha çekici hale getirmek, kırışık dolu bir yüzden kurtulup daha uzun süre daha taze bir cilde sahip olmak için cilt bakımı gerek.
Kırışıklık İçin Doğal Maskeler
1 avuç çileği iyice ezip suyunu süzün. Süzdüğünüz çilek suyunun içine biraz gülsuyu katıp karıştırın. Bu karışımın tamamını yüzünüze ve boynunuza sürüp 1 saat bekleyin. Daha sonra karbonatlı suyla yüzünüzü yıkayın. (Bu karışım boyun kırışıklıklarına da çok faydalıdır.Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
Yarım elmayı rendeleyerek iyice ezin ve içine 2 kaşık kaymak katıp tekrar ezin. Yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın ve nemlendirici krem sürün.Kaymak cildinize esneklik kazandırır ve nemlendirir. Elma ise cildin diri kalmasını sağlar.(Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.) Ayrıca bol bol elma yemek cildimiz için çok faydalıdır.
Aynı miktarda limon suyu ve gliserini karıştırın ve bir şişeye koyun. Yatmadan önce, bu suya batırdığınız bir parça pamukla yüzünüzü temizleyin
Yatmadan önce 1 bardak kavunsuyunu, 1 bardak kaynamış su ile karıştırıp cildinizi yıkayın. Daha sonra kaynatılmış süte batırdığınız pamukla cildinizi silin ve yumuşak bir havlu ile kurulayın.
1 kaşık balı 1 yumurtanın beyazı ve 1 kaşık gliserin ile karıştırın. Bu karışımı yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü önce ılık sonra soğuk suyla yıkayıp yumuşak bir havlu ile kurulayın. (Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
1 yumurtanın sarısını 1 kaşık süt ile karıştırıp yüzünüze sürün. 15 dakika bekledikten sonra cildinizi limon suyu ile silin.(Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
7 Kasım 2008 Cuma
HAMİLELİKTE BEL VE SIRT AĞRILARI
Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir. Bunlar vücudunuzun doğuma hazırlanmasının yan etkileridir. Bel ve sırt ağrıları da böyledir. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin geçişini kolaylaştırmak amacıyla gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu, karnınızın iyice büyümesiyle birlikte vücudunuzun, kas-iskelet sisteminin dengesini bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız. Gebe olduğunuzu fark etmeyen kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır. Sonuç, belinizdeki yay şeklinin daha da belirgin hale gelmesi, sırt kaslarının gerilmesi ve ağrıdır.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları hekiminize veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı sizin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağınızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçanızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaksızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, hatta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtınızın gerilmesine izin vermeyin. Başınızın üzerindeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer sizin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları hekiminize veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı sizin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağınızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçanızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaksızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, hatta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtınızın gerilmesine izin vermeyin. Başınızın üzerindeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer sizin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Etiketler:
Gebelik,
Hamilelik,
hamilelik sorunları
HAMİLELİKTE EL VE AYAKLARDA ŞİŞLİK
Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir döneminde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda, günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, diz altı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu göz önüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
PREEKLAMSİ
Bu durum gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının yüksek olması ve idrarda protein bulunması ile tanınır. Preeklamsi bulguları her zaman açıkça anlaşılmayabilir. Ancak genellikle baş ağrısı, bulanık görme, karnın üst bölgesinde ağrı ve açıklanamayan bir sıkıntı hali olabilir. Ciddi durumlarda nöbet görülebilir.
Yüzde ve ellerde ödem (su birikimine bağlı şişlik) olması preeklamsinin erken belirtileridir. Ancak ödem, gebelikte pek çok kadında görülen bir durum olduğundan yanıltıcı olabilir. Daha güvenilir olan ve bu nedenle de gebelik sırasında DİKKATLE İZLENMESİ GEREKEN bir diğer kriter ise aşırı kilo alımıdır.
Preeklamsi olsun veya olmasın, KAN BASINCI DA gebelik sırasında mutlaka düzenli olarak izlenmelidir.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, diz altı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu göz önüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
PREEKLAMSİ
Bu durum gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının yüksek olması ve idrarda protein bulunması ile tanınır. Preeklamsi bulguları her zaman açıkça anlaşılmayabilir. Ancak genellikle baş ağrısı, bulanık görme, karnın üst bölgesinde ağrı ve açıklanamayan bir sıkıntı hali olabilir. Ciddi durumlarda nöbet görülebilir.
Yüzde ve ellerde ödem (su birikimine bağlı şişlik) olması preeklamsinin erken belirtileridir. Ancak ödem, gebelikte pek çok kadında görülen bir durum olduğundan yanıltıcı olabilir. Daha güvenilir olan ve bu nedenle de gebelik sırasında DİKKATLE İZLENMESİ GEREKEN bir diğer kriter ise aşırı kilo alımıdır.
Preeklamsi olsun veya olmasın, KAN BASINCI DA gebelik sırasında mutlaka düzenli olarak izlenmelidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)