14 Kasım 2008 Cuma

KRONİK AĞRILAR

Hava Değişiklikleri ve Ağrılar
Tarih boyunca insanları tedirgin eden, bazen de yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşabilen ve maalesef bugüne dek tam anlamıyla çözümlenemeyen bir sorun! Bununla birlikte, hava değişiklikleriyle insan organizmasının bu değişikliklere gösterdiği fizyolojik tepkileri ilişkilendirmek konusunda günümüzde bazı belirgin sonuçların alındığını da söyleyebiliriz.

İnsan organizması, dünyamızı çevreleyen atmosferde, canlıların yaşadığı trofosterin, daha doğrusu biyosferin sürekli uyarılan altındadır (biyotropik etki). Her biyotropik uyarı, organ ve organ sistemlerini, örneğin, hareket, kalp ve dolaşım, solunum ve sinir sistemlerini ayrı, var olan ön bozukluklar ölçünde etkileyebileceği gibi, organizmanın tüm düzenleyici (regulasyorı) sistemini de zorlayabilir.

Genel durumda ne gibi ve ne ölçüde olumsuz gelişmeler olacağı, ya da hastalıkların ortaya çıkabileceği, bireyin o anki bedensel ve ruhsal durumuyla; her hangi bir . hastalığa gebe olup olmamasına bağlıdır. Atmosferik değişikliklerle ilk yanıt, vücudun o anki en zayıf noktasından gelecektir.

Bütün canlılar duyarlı
Hayvanları da içermek üzere tüm canlılar hava değişikliklerine karşı duyarlıdır.

Belli meteorolojik değişikliklerin daima ayın sağlık sorunları ya da aynı yakınmalarla sonuçlanacağı beklenemez.

Duyarlı bireylerin yakınmalarının havadaki değişikliklerin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmasına karşın. bazıları da havanın bozacağını daha 24 saat önceden, örneğin Balkanlardan gelecek bir soğuk hava dalgasını 500-600 km uzakta, Romanya'da iken duyumsarlar(erken duyarlılık). Ortaya çıkan yakınmalar olumluya da olumsuz yönde olabilir. Örneğin, bozuk havada artan eklem ağrıları, güneşin açmasıyla geriler.

Havanın, meteorolojik değişikliklerin canlılar üzerinde fizyolojik etkileri konu alındığında, önce havanın öğelerinin, basıncın, ısının, nemin, rüzgarın; güneşin ve UV ışınlarının teke tek, sonra da tümünün ortaklaşa etkilerinin göz önünde tutulması gerekir.

Ne var ki, bu meteorolojik elemanların fizyolojik etkilerini çok kez ayrı ayrı yorumlamak olanaksızdır.

Kimler duyarlı?
Meteorolojik oynamalara karşı normalde duyarlı olmayan sağlıklı bireyler, hava değişikliklerinin kendilerini etkilemediğini söylerlerse de, havanın bozduğu günlerde genel durumlarındaki bozuklukların nedenini de açıklayamazlar.

Buna karşın vejetatif labil tipler, hastalıktan yeni kalkmış ya da süregen bir hastalığı (tüberküloz; astım vb.) olanlar, bedensel ve zihinsel yorgunlar, infeksiyon riski taşıyanlar, romatizmal hastalığı ya da yakınmaları olanlar hava değişikliklerine karşı daha duyarlıdır (ileri duyarlılık) .Bu tiplerde baş ağrısı, konsentrasyon, uyku ve vejetatif sistem bozuklukları, eklem, kas, nedbe dokusu, eski kırık yerinde ağrılar ortaya çıkabilir.

Kısacası; biyotropik hava uyarıları hem tek tek organları hem de onların tüm işleyiş düzenini etkileyebilir.

İki Etkileşim biçimi
Biyosfer ve canlı organizma arasındaki etkileşim kompleksi iki başlıkta ele alınabilir:
1-Organizmanın ısı bilançosunu etkileyen, havanın ısısından, neminden, rüzgarın hızından, dolaylı ve dolaysız güneş ışınlarından: özellikle sıcaklık veren uzun dalgalı ışınlardan, bulutlar ve insanın bireysel çevresinden oluşan ısı etki kompleksi. Çevreden yansıyan ışınların ısı etkisi de bunlara eklenir. Bu değerler yaklaşık bir doğrulukla ölçülebilir.

2. Dalga boyları. görünen ışınlarla ultraviole arasında bulunan; insanın ısı metabolizmasına etkili olmayan direkt ve indirekt ışınların (küresel ışınlar) olduğu, özellikle derinin işlevlerine. dolaşım sistemine, kanın bileşimine, solunuma ve sinir sistemine etkili olan aktinik yada fotoaktinik etki kompleksi.

Biyosferik tüm öğelerin kompleks etkilerinin sonuçları arasında, toplumda en sık sözü edilen ve yakınılan romatizmal ağrılar olduğu için, konu salt bu çerçeve içinde ele alınacaktır. Öteki sistem yakınmaları ayrı bir yazı konusudur.

Kestirilemeyen ağrılar
İnsan vücudu iç ve dış ortamdaki. tüm değişiklikleri, mekanik ve yangılı uyarıları, sıcağı, soğuğu, nemi, hava basıncındaki. ve elektrik iyonları düzeyindeki oynamaları, başta deri olmak üzere gözlerde, burunda ve çevresel sinir sisteminde bulunan alıcılar (rezeptörler) aracılığıyla algılar ve en sık görülen ve bilenen şekliyle hareket sistemindeki. ağrılar başta olmak üzere, kalp, dolaşım, solunum (astım)sistemleriyle, glokom (göz basıncında artma), tüberküloz, astım ve psikolojik sorunlar (depresyon) vb. gibi vücudun iç dengesinin bozulmuş olduğu bireylerde, önceden kestirilemeyen bir dizi olumsuz yanıtlar şeklinde dışa vurur.

Ağrı veren uyarana duyarlı alıcılarla algılanan mekanik ve kimyasal uyarılarda, önce omuriliğe, oradan da beyinin özel bölgelerine (talamus) iletilmesinden sonra beyin kabuğunca, eşik değerleri yeterliyse ağrı olarak algılanır.

Yangılı (romatoid artrit vb) ve yangısız (artrozlar-kireçlenmeler) romatizmal hastalıklarda ağrı nedeni, eklemlerde serbest hale geçen bir dizi aracı kimyasal maddenin, (mediyatörlerin) yol açtığı Uyarılardır. Romatizmal hastalıklardaki ağrının bu oluşum mekanizmasını büyük çapta biliyoruz.

Bazı varsayımlar
Ancak, soğuk, sıcak, nem vb. biyotropik uyarıların eklemlerde hangi yolla ve nasıl ağrıya neden olduğu konusunda bilgilerimiz bazı varsayımdan ileri gitmiyor.

Bir iddiaya göre, çevredeki havanın soğumasıyla eklem içi ısısı da düşmektedir. Eklemler kas ve yağ dokusunca yeterince korunmadığından, eklemin iç yüzünün kayganlığını arttırarak hareketini olaylaştıran sıvının (sinovyanın) ısısı kas ve kalın barsak ısısına oranla daha çabuk düşer. Isı nedenli düşerse, eklem sıvısının yoğunluğu da o ölçüde artacak ve sinovya koyulaşacaktır. Soğukta romatizmal ağrının artmasının nedenlerinden biri, sinovyal sıvısının bu yoğunlaşmasıyla eklem hareketlerinin kısıtlanmasıdır.

Hava basıncının düşmesiyle birlikte göreceli nemin yükselmesi de ikinci bir ağrı nedeni olarak gösterilmektedir. Normal doku, basınç düşmesini hücre içi sıvısını kana boşaltarak dengeler.

Buna karşın hasta doku yeteriyle geçirgen olmadığı için, sıvı dokular arasında kalır. Bu durumda hasta dokularda, sağlıklı olanlara oranla basınç yükselir. Bu basınç farklılığının sonucu dokuların şişmesiyle ağrı artmaktadır. Ancak, havadaki nemin artmasıyla birlikte çevre ısısı da düşerse, ne gibi bir sonuçla karşılaşacağı konusunda uzmanlar bir yorum yapamıyor.

Vücut dokuları içinde bilinen rezeptörler dışında sessiz ya da uyuyan (silent) rezepror denen, normal durumlarda aşırı mekanik ve termal uyaranlara yanıt vermeyen reseptörler bulunuyor. Atmosferik uyaranlarla miyelin kılıfı olmayan bu nöronların uyarılarak duyarlı hale gelmesinin (sentizisyonunun) ağrı nedeni olabileceği de varsayımlar arasında.

Hiç yorum yok: