Daha güzel saçlara sahip olmak herkesin hayali.Ancak bu hayale ulaşabilmeniz için biraz çaba gerekir. Yeter ki saçlarınızın ihtiyaç duyduğu bakımı doğru zamanda uygulayın, farkı hissedeceksiniz. Değişen mevsimlerle birlikte vücudumuzu korumak için giysilerimizi, cildimizi korumak için cilt bakım ürünlerimizi değiştiririz.
İşte tıpkı bu örneklerde olduğu gibi saçlarımızın da ilgiye ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Her saç, farklı mevsimlerde farklı bir bakıma ihtiyaç duyar. Çünkü farklı problemler farklı çözümler gerektirir.
Bahara ışıltılı saçlarla girin
Bütün bir kış boyunca eğer saçlarınıza özel bir itina göstermediyseniz, şimdi onların kurumuş ve yıpranmış olduklarını eminiz fark etmişsinizdir. Bu nedenle bahar ayları saçlarınız için bayram havasında geçmeli.
Zira eğer onları güçlendirecek ve canlandıracak formülleri bulamazsanız, yazın kavurucu güneşi saçlarınızı daha da içinden çıkılmaz sorunlara itecektir. Ekstra bakımlarla saçlarınızı kurtarmak için önünüzde 3 aylık bir bahar dönemi var. Peki, öncelikle ne yapmalısınız?
Unutmayın ki saçlarınızın da cildiniz gibi yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Saçlarınızın iç yapılarında, geçirdikleri işlemler karşısında zayıflamalar meydana gelir, saç boyları ve uçlarında çatallaşmalar olur. Artık saçlarınız kırılmaya daha da fazla müsaittirler. Bunun sonucunda ise esneklik ve güzelliklerini kaybederler.
Saçlar uzadıkça yıpranma oranları artar. Çatallaşmalar saçların uçlarından başlayarak üst noktalarına doğru tırmanır. Bu türden sorunlarla karşılaştığınızda ilk iş olarak bir kuaföre gidip, saçlarınızdaki kırıkları aldırmalı ve hatta saç boyunuzu sağlıklı kısımlarına kadar kısaltmalısınız. Daha detaylı ve profesyonel bir yardım için saç bakım merkezlerine başvurabilirsiniz. Saç boyunuz kısaldıktan sonra onları bir süre için aşırı fön ısısından korumaya çalışın. En azından kendilerini biraz olsun toparlayıncaya kadar. Bu arada saç türünüze uygun bakım ürünleri kullanmayı da ihmal etmemelisiniz.
Yaz aylarında özel koruma
Yaz aylarında saçlarınızın en büyük düşmanları; güneş ışınları ile deniz ve havuz suları.Bütün bu zararlı etkenler saçlarınızın kurumasına, renklerinin açılmasına ve uçlarının kırılmasına neden oluyorlar. Dolayısıyla saç uzmanları deniz ve havuza girerken bone kullanımını öneriyorlar. Böylelikle saçlarınız deniz suyunun tuzundan ya da havuzun klorundan etkilenmiyor, saç renginiz düzensiz bir biçimde açılmıyor.
Yaz mevsiminde özellikle boyalı saçlara sahipseniz bone kullanımını ihmal etmemelisiniz. Zira boyalı saçlar, havuz suyuyla temas ettiklerinde ortaya hiç de iç açıcı görüntüler çıkmıyor. Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden koruyan UV filtreli, koruyucu özellikli şampuanlar ve bakım ürünleri de saçların doğal yapısını korumada etkili oluyorlar. Sonbaharda saç dökülmelerine dikkat!
Deniz, klor ve güneşin saçlar üzerindeki yıpratıcı etkilerinden bahsetmiştik. Dolayısıyla yaz mevsiminde korumasız bırakılan saçları sonbaharda, kötü bir görünümle birlikte sağlık sorunları bekliyor. Zira mevsim değişikliği zaten saçların dökülmelerine yol açıyor. Kuru ve cansız saçlar ise mevsim değişikliğinin etkilerinden fazlasıyla nasiplerini alıyorlar. Saçlar matlaşıyor, saç boylarında ise çatallaşma ve kırılmalar göze çarpıyor. Bütün bunları engellemek için yaz aylarında saçları korumak gerekiyordu.
Peki, şimdi ne yapılabilir?
Öncelikle saçlarınızın durumu gerçekten çok kötüyse bir saç uzmanına görünmenizi tavsiye ederiz. Büyük bir ihtimalle saç boylarınızı mümkün olduğu kadar kısaltmanız gerekecek. İkinci aşamada ise yoğun nemlendiricili bakım maskeleri saçlarınızın imdadına yetişecek. Düzenli olarak saç dökülmesine karşı güvenilir bir ürünün kullanılması da kaçınılmaz. Böylelikle hem saçlarınızı yazın bıraktığı kötü izlerden kurtaracak, hem de kış aylarına karşı güçlendirmiş olacaksınız.
Saçlarda kış bakımı
Soğuk kış aylarında saçlarınızı bekleyen koşulların mükemmel olduğu söylenemez. İsli ve ağır havadan yalnızca cildiniz değil, saçlarınız da etkilenir. Soğuğun ne derece büyük bir düşman olduğunu anlamak için aynaya bakmanız yeter. Hele bir de saçlarınız sağlıklı değilse, o zaman işiniz var demektir. Sonbaharda başlayan saç sorunları, kışın gelmesi ile birlikte giderek artar. Örneğin; yağlı saçlardaki yağ oranı yükselir, kuru saçlar ise daha da kurur.
Mevsim değişikliğinin saç dökülmesini hızlandırdığı yine unutulmamalıdır. Kış aylarında saçlarınızı yıkadıktan sonra iyice kurutmadan dışarı çıkamazsınız ve doğal olarak yoğun fön ısısı da saçlarınıza zarar verebilir. Peki, saçlarınızı bütün bu olumsuz etkenlerden korumak için neler yapabilirsiniz? İşte size bazı ipuçları... Saçlarınızı daima az şampuan kullanarak yıkayın, çok fazla şampuan kullanıldığında saçlarınız daha temiz veya bakımlı olmuyor. Buna karşın fazla miktarda kullanılan şampuan iyi durulanamadığı takdirde kepek sorunuyla karşı karşıya kalıyorsunuz: Avucunuza aldığınız şampuanı bir miktar ılık suyla sulandırıp, saçlarınıza güzelce yayın.
Saçınızı yıkadıktan sonra mutlaka bakım yapan bir saç kremi uygulayın. Kremi henüz nemli saçlarınıza yaydıktan sonra, yumuşak bir havlu yardımıyla tampon yapın. Etkisini göstermesi için en az 2 dakika kadar bekleyin. Nemini kaybetmiş her boyda saça, özellikle uç kısımlara özen göstererek maske uygulayabilirsiniz. Maskenin etkisini artırmak için, saçınızda beklettiğiniz süre içinde neler yapabilirsiniz? Başınıza bir bone giyin.
Sıcak bir ortamda, örneğin kalorifer yanında oturarak bekleme süresini doldurun. Konsantre ürünler veya ampul kullanıyorsanız, kutu üzerinde belirtilen doza mutlaka uyun. Saç derisine parmak uçlarınızla uzun uzun masaj yaparak iyice nüfuz etmesini sağlayın. Böylece saçınız kısa süre içinde yaz aylarında kaybettiği eski güç ve yumuşaklığına kavuşacaktır.
15 Aralık 2008 Pazartesi
9 Aralık 2008 Salı
YÜZDE ÇIKAN SİYAH LEKELER
Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler : 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.
CİLT TEMİZLEYİCİ MASKELER
Patlıcan ve sarımsak lapası maskesi
Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır. Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir. Buna kaymak katılarak krem haline getirilir. Bu karışım iki ay boyunca her gün tekrarlanmalıdır. Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.
Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır. Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir. Buna kaymak katılarak krem haline getirilir. Bu karışım iki ay boyunca her gün tekrarlanmalıdır. Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.
Etiketler:
Cilt bakımı,
CİLT BAKIMI,
EVDE CİLT BAKIMI,
hassas cilt maskesi
LİMONLA CİLT GÜZELLİĞİ
Limon, cildiniz için serinletici ve canlandırıcı bir etki yapar. Altı adet limonu, kabukları ile birlikte halka şeklinde dilimleyin. Derin bir kaba soğuk su doldurun ve içine dilimlediğiniz limonları atın. Limonların kabukları yumuşayana kadar en az bir-iki saat bekletin. Süre tamamlandıktan sonra limonları elinizle sıkın ve banyo suyunun içine limonları ve hazırlanan suyu ilave edin. Eğer limonların suda bekletilme süresi sizin için çok uzun ise, o zaman limonların suyunu sıkın ve limonlarla birlikte banyo suyuna katın. Hazırladığınız limon banyosunun içinde 20 dakika kalmanız yeterli olacaktır. Bu özel banyo için kan dolaşımınızı hızlandırırken, iç açıcı limon kokusu da güne dinamik başlamanıza yardımcı olacaktır.
Cilt için limon peelingi
Limonun içerdiği asitler cilde aynı zamanda peeling görevi yapabilir. Dirsek, diz ve tabanlarda oluşan sert derileri size şimdi verecek olduğumuz limon reçetesi ile yumuşatarak, pürüzsüz görünmesini sağlayabilirsiniz. Bir çorba kaşığı limon suyu ile iki çorba kaşığı balı kısık ateşte hafifçe ısıtın. Ocaktan alındıktan sonra bir süre soğumasını bekleyin. Hazırlanan karışım soğuduktan sonra kuruyan ve çatlayan cildin üstüne sürün. 20 dakika beklettikten sonra peeling yaptığınız bölgeyi su ile temizleyin. Son olarak temizlediğiniz bu bölgeyi limon kabuklarıyla ovalıyın. Bu işlem sonunda derinizin taze görünüşü sizi bile şaşırtacaktır.
Limonlu yüz temizle losyonu
Limon yağlı ciltler için ideal bir temizleyicidir. Çünkü limonun sıkılaştırıcı bir etkisi vardır. Tarifini verdiğimiz yüz losyonu, yüzdeki siyah nokta ve sivilcelere karşı en ideal losyondur. Bunun için 30 ml. limon suyunu 30 gr. bal ve 200 ml. damıtılmış suyla karıştırın ve bu karışımı bir cam şişesinin içine koyun. Hazırladığınız bu losyonu sabahları ve akşamları, bir pamuğa damlatarak yüzünüze sürün. Böylece hem temiz hem de canlı bir cilde sahip olacaksınız. Ancak yüzünüze bu karışı sürdükten sonra en az iki saat güneşe çıkmamaya dikkat edin. Aksi halde yüzünüzde lekeler oluşur.
Limonla değişik yüz maskeleri
- Az yağlı yoğurda 5 damla limon suyu katın. Yüzünüzü temizledikten sonra bu maskeyi sürün ve 15 dakika bekleyip yıkayın.
- Avokado”nun yarısını püre haline getirin, içine bir çay kaşığı limon suyu katın ve bir yumurta akını iyice çırptıktan sonra ekleyin. Cildiniz kuru ise birkaç damla badem yağı da koyun. Karışımı yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra su ile temizleyin.
- 100 gr. yulaf ezmesi, 1 limon suyu ve bir yumurta akını karıştırdıktan sonra ortaya çıkan karışımı, maske halinde yüzünüze yayın. 10 dakika bekleyin. Bu maske cildinizi gerginleştirecektir.
Cilt için limon peelingi
Limonun içerdiği asitler cilde aynı zamanda peeling görevi yapabilir. Dirsek, diz ve tabanlarda oluşan sert derileri size şimdi verecek olduğumuz limon reçetesi ile yumuşatarak, pürüzsüz görünmesini sağlayabilirsiniz. Bir çorba kaşığı limon suyu ile iki çorba kaşığı balı kısık ateşte hafifçe ısıtın. Ocaktan alındıktan sonra bir süre soğumasını bekleyin. Hazırlanan karışım soğuduktan sonra kuruyan ve çatlayan cildin üstüne sürün. 20 dakika beklettikten sonra peeling yaptığınız bölgeyi su ile temizleyin. Son olarak temizlediğiniz bu bölgeyi limon kabuklarıyla ovalıyın. Bu işlem sonunda derinizin taze görünüşü sizi bile şaşırtacaktır.
Limonlu yüz temizle losyonu
Limon yağlı ciltler için ideal bir temizleyicidir. Çünkü limonun sıkılaştırıcı bir etkisi vardır. Tarifini verdiğimiz yüz losyonu, yüzdeki siyah nokta ve sivilcelere karşı en ideal losyondur. Bunun için 30 ml. limon suyunu 30 gr. bal ve 200 ml. damıtılmış suyla karıştırın ve bu karışımı bir cam şişesinin içine koyun. Hazırladığınız bu losyonu sabahları ve akşamları, bir pamuğa damlatarak yüzünüze sürün. Böylece hem temiz hem de canlı bir cilde sahip olacaksınız. Ancak yüzünüze bu karışı sürdükten sonra en az iki saat güneşe çıkmamaya dikkat edin. Aksi halde yüzünüzde lekeler oluşur.
Limonla değişik yüz maskeleri
- Az yağlı yoğurda 5 damla limon suyu katın. Yüzünüzü temizledikten sonra bu maskeyi sürün ve 15 dakika bekleyip yıkayın.
- Avokado”nun yarısını püre haline getirin, içine bir çay kaşığı limon suyu katın ve bir yumurta akını iyice çırptıktan sonra ekleyin. Cildiniz kuru ise birkaç damla badem yağı da koyun. Karışımı yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra su ile temizleyin.
- 100 gr. yulaf ezmesi, 1 limon suyu ve bir yumurta akını karıştırdıktan sonra ortaya çıkan karışımı, maske halinde yüzünüze yayın. 10 dakika bekleyin. Bu maske cildinizi gerginleştirecektir.
Etiketler:
Cilt bakımı,
cilt maskeleri,
PEELİNG
6 Aralık 2008 Cumartesi
Bel Fıtığı tedavisi
Bel Fıtığı Tedavisi
Erişkinlerin %80 i hayatlarında en az bir kere bel ağrısı atağı geçirirler. Bel ağrılarının %90 ı 1-2 haftada iyileşir. Bu tedavi yöntemlerinin amacı iyileşmeye katkıda bulunmaktır. Cerrahi olarak tedavi edilen olgu sayısı %1-4 arasındadır.
Tıbbi tedavi iki fazda ele alınabilir. İlk fazda ağrının ilk başlangıcından sonraki üç aylık süre düşünülmelidir. Bu süre çoğu akut bel ağrısı sendromunda doğal iyileşme dönemidir. Bu dönemde tedavi yalnızca iyileşmeyi hızlandırmak amacındadır. İkinci fazda üç aydan fazla süren kronik bel ağrısı hastaları ele alınır. Bu dönemde daha kompleks girişimlere gerek duyulur. Bu hastaların fiziksek durumları bozulmuş, sakatlık gelişmiş ve kronik ağrı tablosu oluşmuştur. Bu fazdaki tedavinin hedefi fonksiyonu arttırmak ve bir miktar tıbbi iyileşme elde etmektir.
1-Yatak İstirahati
Uygun pozisyonda yatarak geçirilecek birkaç günlük mutlak yatak istirahati bilinen en etkin tutucu tedavi yöntemidir. Sadece bel ağrılarına 2-3 gün, bacak ağrısı varsa 7 gün süreli tedavi yeterlidir. En ideal istirahat pozisyonu düz ve kalça bükülü sırt üstü yatarak olur. Yan yatılacaksa düz ve bacak bükülerek yan yatılır.
2-İlaçlar
Hafif bel ağrılarında ilk tedavide ilaç vermek gereksizdir. Sadece hasta eğitimi, aktivite şeklinin değiştirilmesi ve fizik tedavi yeterlidir. Ancak ani başlangıçlı, şiddetli bel ağrısında güçlü ağrı kesici ve anti-enflamatuar ilaçlar kullanılmalıdır. Kas gevşeticiler ve anti depresanlar da faydalıdır.
3-Aktivite Şeklini Değiştirmek
Bel irritasyonundan kaçınmak ve aktivite şeklini değiştirmek gerekir. Bele yüklenmeye neden olacak ağır kaldırma şeklinden sakınılmalıdır. Ayrıca oturmak bazı hastalarda şikayetleri arttırır. Bu tip hastalar uzun süreli oturmamalı ve otururken pozisyon değiştirmelidirler. Belin arkasına yumuşak küçük bir yastık konmalı veya koltuk hafifçe geriye itilerek kol destekli oturulmalıdır. Aktivite kısıtlanması kısa bir süre için yeterlidir. Uzun süreli aktivite kısıtlaması iyileşmeyi olumsuz yönde etkiler.
4-Egzersiz
Hastalar hareketsizliğin zararlı etkilerinden korunmak için, normal aktiviteye dönünceye kadar egzersiz yapmalıdır. Aerobik egzersizi, yürüme, egzersiz bisikleti kullanma, yüzme önerilir. Şikayetlerin başladığı ikinci haftadan itibaren, giderek arttıracak şekilde günlük 20-30 dakikaya çıkan egzersizlere başlanabilir. Ancak hastalar egzersizlerin ilk dönemlerinde ağrılarının artabileceğini bilmelidirler. Eğer tolere edemiyorsa egzersizin şeklini değiştirmelidir.
5-Fizik Tedavi Yöntemleri
Masaj, diatermi, ultrason, cilt laser tedavisi, TENS, biofeedback, trabsiyon gibi fizik tedavi yöntemleri akut bel ağrısında şikayetlerin düzeltilmesinde etkinliği gösterilememiş yöntemlerdir. Akut fazda sıcak ve elektroterapi zararlıdır. Kronik bel ağrısında ise sıcak uygulamaları daima yararlıdır. Masaj, akut bel ve bacak ağrılarında şikayetleri arttırır, kesinlikle yapılmamalıdır. Akut faz geçtikten sonra kas spazmı halen devam ediyorsa masaj aktif egzersizler yararlı olur. Manuel tedavi de halk arasında bel çekmek, bel masajı olarak adlandırılan bir uygulamadır. Bilimsel olarak uygulanırsa faydalı olabilir. Manuel tedavinin daha çok faset eklemlerine faydalı olduğu söylenmektedir. Fasetlerin dizilim bozukluğu ve sub-lubsasyonlarında küçük ayarlamalarla düzelttiğini iddia etmektedir. Ancak bel fıtığında manuel tedavi uygulanamaz.Bu tip bel manüplasyonları bel fıtığını arttırır.
Bel Korseleri
Bazı durumlarda faydalıdır. Bel fıtığı tedavisinde direk yararı yoktur. Ancak bel kaslarına olan yükü %25 oranında azalttığı, postürü düzeltip, lordozu koruyup, aşırı hareketi önlediği ve emniyet hissi sağladığı için faydalı olabilir.
Enjeksiyon Tedavisi
Ağrıya neden olan yeri bulup oraya ağrı oluşumunu engelleyen ilaçlar verilebilir. Tedavi dışında tanı koymada da yardımcıdır
Erişkinlerin %80 i hayatlarında en az bir kere bel ağrısı atağı geçirirler. Bel ağrılarının %90 ı 1-2 haftada iyileşir. Bu tedavi yöntemlerinin amacı iyileşmeye katkıda bulunmaktır. Cerrahi olarak tedavi edilen olgu sayısı %1-4 arasındadır.
Tıbbi tedavi iki fazda ele alınabilir. İlk fazda ağrının ilk başlangıcından sonraki üç aylık süre düşünülmelidir. Bu süre çoğu akut bel ağrısı sendromunda doğal iyileşme dönemidir. Bu dönemde tedavi yalnızca iyileşmeyi hızlandırmak amacındadır. İkinci fazda üç aydan fazla süren kronik bel ağrısı hastaları ele alınır. Bu dönemde daha kompleks girişimlere gerek duyulur. Bu hastaların fiziksek durumları bozulmuş, sakatlık gelişmiş ve kronik ağrı tablosu oluşmuştur. Bu fazdaki tedavinin hedefi fonksiyonu arttırmak ve bir miktar tıbbi iyileşme elde etmektir.
1-Yatak İstirahati
Uygun pozisyonda yatarak geçirilecek birkaç günlük mutlak yatak istirahati bilinen en etkin tutucu tedavi yöntemidir. Sadece bel ağrılarına 2-3 gün, bacak ağrısı varsa 7 gün süreli tedavi yeterlidir. En ideal istirahat pozisyonu düz ve kalça bükülü sırt üstü yatarak olur. Yan yatılacaksa düz ve bacak bükülerek yan yatılır.
2-İlaçlar
Hafif bel ağrılarında ilk tedavide ilaç vermek gereksizdir. Sadece hasta eğitimi, aktivite şeklinin değiştirilmesi ve fizik tedavi yeterlidir. Ancak ani başlangıçlı, şiddetli bel ağrısında güçlü ağrı kesici ve anti-enflamatuar ilaçlar kullanılmalıdır. Kas gevşeticiler ve anti depresanlar da faydalıdır.
3-Aktivite Şeklini Değiştirmek
Bel irritasyonundan kaçınmak ve aktivite şeklini değiştirmek gerekir. Bele yüklenmeye neden olacak ağır kaldırma şeklinden sakınılmalıdır. Ayrıca oturmak bazı hastalarda şikayetleri arttırır. Bu tip hastalar uzun süreli oturmamalı ve otururken pozisyon değiştirmelidirler. Belin arkasına yumuşak küçük bir yastık konmalı veya koltuk hafifçe geriye itilerek kol destekli oturulmalıdır. Aktivite kısıtlanması kısa bir süre için yeterlidir. Uzun süreli aktivite kısıtlaması iyileşmeyi olumsuz yönde etkiler.
4-Egzersiz
Hastalar hareketsizliğin zararlı etkilerinden korunmak için, normal aktiviteye dönünceye kadar egzersiz yapmalıdır. Aerobik egzersizi, yürüme, egzersiz bisikleti kullanma, yüzme önerilir. Şikayetlerin başladığı ikinci haftadan itibaren, giderek arttıracak şekilde günlük 20-30 dakikaya çıkan egzersizlere başlanabilir. Ancak hastalar egzersizlerin ilk dönemlerinde ağrılarının artabileceğini bilmelidirler. Eğer tolere edemiyorsa egzersizin şeklini değiştirmelidir.
5-Fizik Tedavi Yöntemleri
Masaj, diatermi, ultrason, cilt laser tedavisi, TENS, biofeedback, trabsiyon gibi fizik tedavi yöntemleri akut bel ağrısında şikayetlerin düzeltilmesinde etkinliği gösterilememiş yöntemlerdir. Akut fazda sıcak ve elektroterapi zararlıdır. Kronik bel ağrısında ise sıcak uygulamaları daima yararlıdır. Masaj, akut bel ve bacak ağrılarında şikayetleri arttırır, kesinlikle yapılmamalıdır. Akut faz geçtikten sonra kas spazmı halen devam ediyorsa masaj aktif egzersizler yararlı olur. Manuel tedavi de halk arasında bel çekmek, bel masajı olarak adlandırılan bir uygulamadır. Bilimsel olarak uygulanırsa faydalı olabilir. Manuel tedavinin daha çok faset eklemlerine faydalı olduğu söylenmektedir. Fasetlerin dizilim bozukluğu ve sub-lubsasyonlarında küçük ayarlamalarla düzelttiğini iddia etmektedir. Ancak bel fıtığında manuel tedavi uygulanamaz.Bu tip bel manüplasyonları bel fıtığını arttırır.
Bel Korseleri
Bazı durumlarda faydalıdır. Bel fıtığı tedavisinde direk yararı yoktur. Ancak bel kaslarına olan yükü %25 oranında azalttığı, postürü düzeltip, lordozu koruyup, aşırı hareketi önlediği ve emniyet hissi sağladığı için faydalı olabilir.
Enjeksiyon Tedavisi
Ağrıya neden olan yeri bulup oraya ağrı oluşumunu engelleyen ilaçlar verilebilir. Tedavi dışında tanı koymada da yardımcıdır
Etiketler:
Bel ağrısı.bel fıtığı,
BEL FITIĞI TEDAVİSİ
Bel Ağrısı ve Bel Fıtığı İçin Öneriler
Bel Ağrısı ve Bel Fıtığı İçin Öneriler
Doktorunuz tarafından yapılan muayeneniz sonucunda ağrılarınıza neden olan olay "şimdilik" kaydıyla cerrahi tedavi sınırına gelmiş olarak gözükmüyorsa bunu büyük bir avantaj olarak kabul etmelisiniz. Dolayısıyla, biraz sonra, aşağıda sıralayacağım önerileri yerine getirdiğiniz taktirde belki de bundan sonra hayatınız boyunca ya hiç bu tip bir ağrıyla karşı karşıya gelmeyeceksiniz ya da günde bir, iki tane alınacak basit ağrı kesici ilaçlarla geçiştirilecek kadar önemsiz, sizi doktorunuza gitmeye zorlamayacak düzeyde ağrılarınız olacaktır.
1. Mutlak Yatak İstirahati:
Bu öneri sadece çok aşırı ağrılarınızın olduğu ve günlük yaşantınızın bu ağrılar nedeniyle çok kısıtlandığı dönem ya da dönemler için geçerlidir. Burada biraz sonra tarif edeceğim kurallara kesin bir şekilde uyulması şarttır. Çünkü bel ve bacak ağrılarının tedavisinde en büyük amaç istirahattir. Hiçbir ilaç kullanılmasa bile, sadece böyle bir istirahat uygulandığında, ağrılarınız % 50?e varan oranlarda azalabilir. Eğer size özellikle mutlak yatak istirahati önermiş isem, şimdi, tarif edeceğim şekilde yapacaksınız: Mutlak yatak istirahatinde iken yalnızca tuvalet ?büyük ve küçük abdest? ihtiyacınız için yatakdan kalkabilirsiniz. Bunun dışında kesinlikle yatak dışına çıkmayacaksınız. Oda ya da ev içinde dolaşmayacaksınız.Yatakda oturmayacaksınız.Yemeklerinizi yatakda, yan yatar pozisyonda yiyeceksiniz. Yatarak televizyon seyredebilirsiniz. Bu şekilde ortalama en az 5 (beş) gün süreyle istirahat edeceksiniz.Tekrar ediyorum, mutlak yatak istirahati sadece çok aşırı ağrılarınızın olduğu ve günlük yaşantınızın bu ağrılar nedeniyle çok kısıtlandığı dönem ya da dönemler için geçerlidir.
2. Yatacağınız Yatağın Özellikleri:
Gevşeme ve iyi bir dinlenme için üzerinde yattığınız karyola ve yatağın (şilte = döşek) bazı özelliklerinin olması gerekir: Karyolanızın yaylı somyesi varsa ve aşırı esniyorsa, bu takdirde, bunun üzerine tahta ya da benzeri (sunta vb.) sert bir malzeme koymak gerekir. Açılır kapanır ahşap kanepe veya yatak altı sık, sert metal ızgara zeminli karyolalarda, ayrıca, başka bir şey koymak gerekmez. Böyle sert zeminli karyolaların üzerine ise, varsa tercihan piyasalarda değişik marka ve kalitede satılan yaylı yataklar; bu imkanın olmadığı durumlarda ise pamuk yatak konmalıdır. Yün yatak, sıcak tuttuğu varsayılarak pek çok evde kullanılıyorsa da yatak içindeki yünler yer yer kümeleşip eğri büğrü,düzensiz bir satıh oluşturmaları nedeniyle bel anatomisi ve biomekaniği için sakıncalıdır. Asla tavsiye etmem. Yine zaman zaman uygulanan bir başka yanlış ise sert bir zemin üzerine ince bir battaniye serip üzerinde uyumaktır ki bu da son derece sakıncalıdır. Çünkü gevşeme ve iyi bir dinlenme için üzerinde yattığınız şilte vucudunuzun, özellikle, bel çukurunuzu dolduracak kadar yumuşak olmalıdır. Daha sert ve daha yumuşak karyola zemini ya da şilte zararlıdır. Mevcut ağrılarınızın daha da artmasına neden olur.Yapılan diğer bir yanlış da yer yatağıdır. Aşağıda tarif edeceğim yatış ve kalkış şekline uygun olmaması nedeniyle de yer yatağını önermem.Karyolanızın, dolayısıyla yatağınızın yerden yüksekliği en az 50 cm. olmalıdır. Ani ve uygun olmayan yanlış, ters bir pozisyonda yatağa yatmak ya da yatakdan kalkmak mevcut ağrılarınızın şiddetlenmesine yol açabilir. Bu nedenle yatış ve kalkış esnasında beliniz hiç zorlamamak (travmatize etmemek) ya da en az zorlamak için aşağıda,size tarif edeceğim yatış ve kalkış pozisyonlarınızı iyice öğrenmek ve bundan sonraki yaşamınızda devamlı uygulamak zorundasınız!
3.Yatağa Yatarken Ve Yataktan Kalkarken:
Yatağa yatarken takip edilecek yol şudur: Önce yatağın kenarına gelip oturacaksınız. Her iki elinizi yatağın kenarına koyup destek alarak, diz arkası çukurlarınız yatağın kenarına değinceye kadar, kendinizi yatağın ortasına alacaksınız. Daha sonra önce yatağa yakın dirseğinizi yatağa dayayıp, tam yan yatar vaziyette, başınızı yastığınıza değdireceksininiz. Başınız yastığa değdikten sonra ise her iki ayağınızı yatağa çekeceksiniz. Artık tüm vucudunuzla yatağın içindesiniz. Arzu ederseniz ya bu şekilde tam yan yatabilirsiniz ya da sırt üstü dönerek istirahat edebilirsiniz.Yatakdan kalkarken takip edilecek yol ise yatağa yatarken takip edilen yolun tam tersidir. Yatakda sırt üstü vaziyette yatıyor iseniz,önce, hangi taraftan yatakdan kalkacaksanız, o tarafa tam yan vaziyette döneceksiniz. Bu şekilde yatağın tam kenarına geliniz. Bundan sonra, önce, her iki bacağınızı yatakdan aşağıya sarkıtırken yatağa yakın dirseğinize dayanarak baş ve vucudunuzu yatakdan kaldırınız. Artık yatağın kenarında oturuyorsunuz. Hemen ayağa kalkmak için acele etmeyiniz. Yatakda, uzun süreli, yatıyor olabilirsiniz.Bu nedenle ani kalkışlarınızda başınız dönebilir, düşebilirsiniz. Böyle bir durumu önleyebilmek amacıyla, her iki elinizi dayayarak, yatak kenarında bir müddet oturunuz. Başınızın dönmediğinden iyice emin olduktan sonra,her iki ayak tabanınız ile yeri ayağınızın altında iyice hissedip, her iki elinizle oturduğunuz yatakdan destek alıp kalkınız.
4.Yatakta Yatarken:
Dizleriniz kıvrılmış vaziyette, tam olarak yan tarafınıza dönerek yatabilirsiniz; ya da sırt üstü uzanarak istirahat edebilirsiniz. Sırt üstü yatar vaziyette yatıyorsanız, arzu ederseniz, her iki dizinizi kırabilir ve altına bir yastık koyarak daha da rahat edebilirsiniz.Bilmeniz gereken tek yanlış yüzü koyun vaziyette yatmakdır. Çünkü bu pozisyon mevcut ağrılarınızı arttırabilir.
5.Tuvalet:
Alaturka tuvalete oturup kalkmanız, ağrılarınız nedeniyle, zor olabilir. Bu nedenle, varsa, alafranga tip tuvalet kullanmanızı tavsiye ederim. Eğer böyle bir olanağınız yok ise ve sizin de alaturka tuvalete oturup kalkarken ağrılarınız şiddetleniyorsa, bu takdirde, arkalığı düz ve sert olan bir kahveci sandalyesine delik açtırarak lazımlık yerleştirebilir ve onu kullanabilirsiniz.
6.Banyo:
Size mutlak yatak istirahati tavsiye etmiş isem bu dönemin sonuna kadar banyo yapmayınız. Bu dönem sırasında, vucudunuzu, sabunlu bez ile sildirebilirsiniz. Böylesine kesin bir kısıtlamanın söz konusu olmadığı bir yatak istirahatini size önermiş isem ya da ağrılarınız sizi artık pek rahatsız etmeyecek düzeyde ise, bu takdirde, yanınızda bir yakınınız varken ve de onun yardımı ile oturarak yıkanabilirsiniz. Oturarak yıkanırken arkası sert, düz ve 900 (doksan derece) dik bir sandalyeye sırtınızı, belinizi ve kalçanızı dayayarak, ayaklarınızı yere koyarak veya tercihanayaklarınızın altına bir basamak koymak suretiyle, dizlerinizin seviyesini kalça seviyesinden biraz daha yukarıda tutacak şekilde oturmanızı öneririm. Ayakda yıkanmak isterseniz bir ayağınızın altına alçak bir basamak koymayı ihmal etmeyiniz.
7.Cinsel Yaşam:
Ağrılı dönem sırasında kısıtlama uygun olur. Bu dönemin sonunda da çok aktif olmamak kaydıyla kısıtlama kaldırılır.
8.Diyet:
Yemenize ve içmenize ait özel bir tavsiyem yok. Ancak boyunuza göre kilo fazlalığınız varsa zayıflamanızı KESİNLİKLE öneririm. Böyle bir durum söz konusu ise özel zayıflama diyet listenizi, bir diyet uzmanından, almalısınız.
9.Ayakta iken Ve Yürürken:
Uzun zaman ayakda durmayınız. Eğer uzunca bir zaman ayakda durmak zorunda iseniz, bu takdirde, bir ayağınızın altına alçak bir basamak koyarak dinlendiriniz. Bu yöntemi, sırayla, her iki ayağınıza uygulayarak her iki ayağınızı da dinlendiriniz. Yürürken başınızı dik, çeneniz hafifçe öne eğilmiş, adeta başınızın üzerinde kitab taşıyorcasına, rahat bir elbise giyerek, hafif topuklu bir terlik ya da ayakkabı ile yürüyünüz.
10.Otururken:
Arkalığı sert, düz ve dik bir sandalyaye, her iki ayak tabanınızın tamamı yere basar vaziyette ve her iki dizinizin seviyesi kalça eklemleri seviyesine göre daha yüksekde kalacak şekilde oturmalısınız. Bel çukurunuzu arttıracak, bel biomekaniği için uygun olmayan, koltuk ve benzeri yerlere oturmayınız.Daima belinizi destekleyecek şekilde arka kısmı sert, düz ve dik bir sandalyeyi tercih ediniz. Yaptığınız işe mesafeli oturmayınız. Otururken bacak bacak üzerine atabilirsiniz. Bir alçak basamak ya da benzeri bir şey üzerine ayaklarınızı koyabilirsiniz. Bağdaş kurarak yere veya divan ya da benzeri herhangibir yere belinizi dayıyarak oturabilirsiniz. Yüksekce bir yere oturuyorsanız ve ayaklarınız yere değmiyor ise , bu takdirde, her iki ayağınızın altına bir basamak koyarak diz eklemi seviyenizi kalça
eklemi seviyesi üzerine getiriniz.
Doktorunuz tarafından yapılan muayeneniz sonucunda ağrılarınıza neden olan olay "şimdilik" kaydıyla cerrahi tedavi sınırına gelmiş olarak gözükmüyorsa bunu büyük bir avantaj olarak kabul etmelisiniz. Dolayısıyla, biraz sonra, aşağıda sıralayacağım önerileri yerine getirdiğiniz taktirde belki de bundan sonra hayatınız boyunca ya hiç bu tip bir ağrıyla karşı karşıya gelmeyeceksiniz ya da günde bir, iki tane alınacak basit ağrı kesici ilaçlarla geçiştirilecek kadar önemsiz, sizi doktorunuza gitmeye zorlamayacak düzeyde ağrılarınız olacaktır.
1. Mutlak Yatak İstirahati:
Bu öneri sadece çok aşırı ağrılarınızın olduğu ve günlük yaşantınızın bu ağrılar nedeniyle çok kısıtlandığı dönem ya da dönemler için geçerlidir. Burada biraz sonra tarif edeceğim kurallara kesin bir şekilde uyulması şarttır. Çünkü bel ve bacak ağrılarının tedavisinde en büyük amaç istirahattir. Hiçbir ilaç kullanılmasa bile, sadece böyle bir istirahat uygulandığında, ağrılarınız % 50?e varan oranlarda azalabilir. Eğer size özellikle mutlak yatak istirahati önermiş isem, şimdi, tarif edeceğim şekilde yapacaksınız: Mutlak yatak istirahatinde iken yalnızca tuvalet ?büyük ve küçük abdest? ihtiyacınız için yatakdan kalkabilirsiniz. Bunun dışında kesinlikle yatak dışına çıkmayacaksınız. Oda ya da ev içinde dolaşmayacaksınız.Yatakda oturmayacaksınız.Yemeklerinizi yatakda, yan yatar pozisyonda yiyeceksiniz. Yatarak televizyon seyredebilirsiniz. Bu şekilde ortalama en az 5 (beş) gün süreyle istirahat edeceksiniz.Tekrar ediyorum, mutlak yatak istirahati sadece çok aşırı ağrılarınızın olduğu ve günlük yaşantınızın bu ağrılar nedeniyle çok kısıtlandığı dönem ya da dönemler için geçerlidir.
2. Yatacağınız Yatağın Özellikleri:
Gevşeme ve iyi bir dinlenme için üzerinde yattığınız karyola ve yatağın (şilte = döşek) bazı özelliklerinin olması gerekir: Karyolanızın yaylı somyesi varsa ve aşırı esniyorsa, bu takdirde, bunun üzerine tahta ya da benzeri (sunta vb.) sert bir malzeme koymak gerekir. Açılır kapanır ahşap kanepe veya yatak altı sık, sert metal ızgara zeminli karyolalarda, ayrıca, başka bir şey koymak gerekmez. Böyle sert zeminli karyolaların üzerine ise, varsa tercihan piyasalarda değişik marka ve kalitede satılan yaylı yataklar; bu imkanın olmadığı durumlarda ise pamuk yatak konmalıdır. Yün yatak, sıcak tuttuğu varsayılarak pek çok evde kullanılıyorsa da yatak içindeki yünler yer yer kümeleşip eğri büğrü,düzensiz bir satıh oluşturmaları nedeniyle bel anatomisi ve biomekaniği için sakıncalıdır. Asla tavsiye etmem. Yine zaman zaman uygulanan bir başka yanlış ise sert bir zemin üzerine ince bir battaniye serip üzerinde uyumaktır ki bu da son derece sakıncalıdır. Çünkü gevşeme ve iyi bir dinlenme için üzerinde yattığınız şilte vucudunuzun, özellikle, bel çukurunuzu dolduracak kadar yumuşak olmalıdır. Daha sert ve daha yumuşak karyola zemini ya da şilte zararlıdır. Mevcut ağrılarınızın daha da artmasına neden olur.Yapılan diğer bir yanlış da yer yatağıdır. Aşağıda tarif edeceğim yatış ve kalkış şekline uygun olmaması nedeniyle de yer yatağını önermem.Karyolanızın, dolayısıyla yatağınızın yerden yüksekliği en az 50 cm. olmalıdır. Ani ve uygun olmayan yanlış, ters bir pozisyonda yatağa yatmak ya da yatakdan kalkmak mevcut ağrılarınızın şiddetlenmesine yol açabilir. Bu nedenle yatış ve kalkış esnasında beliniz hiç zorlamamak (travmatize etmemek) ya da en az zorlamak için aşağıda,size tarif edeceğim yatış ve kalkış pozisyonlarınızı iyice öğrenmek ve bundan sonraki yaşamınızda devamlı uygulamak zorundasınız!
3.Yatağa Yatarken Ve Yataktan Kalkarken:
Yatağa yatarken takip edilecek yol şudur: Önce yatağın kenarına gelip oturacaksınız. Her iki elinizi yatağın kenarına koyup destek alarak, diz arkası çukurlarınız yatağın kenarına değinceye kadar, kendinizi yatağın ortasına alacaksınız. Daha sonra önce yatağa yakın dirseğinizi yatağa dayayıp, tam yan yatar vaziyette, başınızı yastığınıza değdireceksininiz. Başınız yastığa değdikten sonra ise her iki ayağınızı yatağa çekeceksiniz. Artık tüm vucudunuzla yatağın içindesiniz. Arzu ederseniz ya bu şekilde tam yan yatabilirsiniz ya da sırt üstü dönerek istirahat edebilirsiniz.Yatakdan kalkarken takip edilecek yol ise yatağa yatarken takip edilen yolun tam tersidir. Yatakda sırt üstü vaziyette yatıyor iseniz,önce, hangi taraftan yatakdan kalkacaksanız, o tarafa tam yan vaziyette döneceksiniz. Bu şekilde yatağın tam kenarına geliniz. Bundan sonra, önce, her iki bacağınızı yatakdan aşağıya sarkıtırken yatağa yakın dirseğinize dayanarak baş ve vucudunuzu yatakdan kaldırınız. Artık yatağın kenarında oturuyorsunuz. Hemen ayağa kalkmak için acele etmeyiniz. Yatakda, uzun süreli, yatıyor olabilirsiniz.Bu nedenle ani kalkışlarınızda başınız dönebilir, düşebilirsiniz. Böyle bir durumu önleyebilmek amacıyla, her iki elinizi dayayarak, yatak kenarında bir müddet oturunuz. Başınızın dönmediğinden iyice emin olduktan sonra,her iki ayak tabanınız ile yeri ayağınızın altında iyice hissedip, her iki elinizle oturduğunuz yatakdan destek alıp kalkınız.
4.Yatakta Yatarken:
Dizleriniz kıvrılmış vaziyette, tam olarak yan tarafınıza dönerek yatabilirsiniz; ya da sırt üstü uzanarak istirahat edebilirsiniz. Sırt üstü yatar vaziyette yatıyorsanız, arzu ederseniz, her iki dizinizi kırabilir ve altına bir yastık koyarak daha da rahat edebilirsiniz.Bilmeniz gereken tek yanlış yüzü koyun vaziyette yatmakdır. Çünkü bu pozisyon mevcut ağrılarınızı arttırabilir.
5.Tuvalet:
Alaturka tuvalete oturup kalkmanız, ağrılarınız nedeniyle, zor olabilir. Bu nedenle, varsa, alafranga tip tuvalet kullanmanızı tavsiye ederim. Eğer böyle bir olanağınız yok ise ve sizin de alaturka tuvalete oturup kalkarken ağrılarınız şiddetleniyorsa, bu takdirde, arkalığı düz ve sert olan bir kahveci sandalyesine delik açtırarak lazımlık yerleştirebilir ve onu kullanabilirsiniz.
6.Banyo:
Size mutlak yatak istirahati tavsiye etmiş isem bu dönemin sonuna kadar banyo yapmayınız. Bu dönem sırasında, vucudunuzu, sabunlu bez ile sildirebilirsiniz. Böylesine kesin bir kısıtlamanın söz konusu olmadığı bir yatak istirahatini size önermiş isem ya da ağrılarınız sizi artık pek rahatsız etmeyecek düzeyde ise, bu takdirde, yanınızda bir yakınınız varken ve de onun yardımı ile oturarak yıkanabilirsiniz. Oturarak yıkanırken arkası sert, düz ve 900 (doksan derece) dik bir sandalyeye sırtınızı, belinizi ve kalçanızı dayayarak, ayaklarınızı yere koyarak veya tercihanayaklarınızın altına bir basamak koymak suretiyle, dizlerinizin seviyesini kalça seviyesinden biraz daha yukarıda tutacak şekilde oturmanızı öneririm. Ayakda yıkanmak isterseniz bir ayağınızın altına alçak bir basamak koymayı ihmal etmeyiniz.
7.Cinsel Yaşam:
Ağrılı dönem sırasında kısıtlama uygun olur. Bu dönemin sonunda da çok aktif olmamak kaydıyla kısıtlama kaldırılır.
8.Diyet:
Yemenize ve içmenize ait özel bir tavsiyem yok. Ancak boyunuza göre kilo fazlalığınız varsa zayıflamanızı KESİNLİKLE öneririm. Böyle bir durum söz konusu ise özel zayıflama diyet listenizi, bir diyet uzmanından, almalısınız.
9.Ayakta iken Ve Yürürken:
Uzun zaman ayakda durmayınız. Eğer uzunca bir zaman ayakda durmak zorunda iseniz, bu takdirde, bir ayağınızın altına alçak bir basamak koyarak dinlendiriniz. Bu yöntemi, sırayla, her iki ayağınıza uygulayarak her iki ayağınızı da dinlendiriniz. Yürürken başınızı dik, çeneniz hafifçe öne eğilmiş, adeta başınızın üzerinde kitab taşıyorcasına, rahat bir elbise giyerek, hafif topuklu bir terlik ya da ayakkabı ile yürüyünüz.
10.Otururken:
Arkalığı sert, düz ve dik bir sandalyaye, her iki ayak tabanınızın tamamı yere basar vaziyette ve her iki dizinizin seviyesi kalça eklemleri seviyesine göre daha yüksekde kalacak şekilde oturmalısınız. Bel çukurunuzu arttıracak, bel biomekaniği için uygun olmayan, koltuk ve benzeri yerlere oturmayınız.Daima belinizi destekleyecek şekilde arka kısmı sert, düz ve dik bir sandalyeyi tercih ediniz. Yaptığınız işe mesafeli oturmayınız. Otururken bacak bacak üzerine atabilirsiniz. Bir alçak basamak ya da benzeri bir şey üzerine ayaklarınızı koyabilirsiniz. Bağdaş kurarak yere veya divan ya da benzeri herhangibir yere belinizi dayıyarak oturabilirsiniz. Yüksekce bir yere oturuyorsanız ve ayaklarınız yere değmiyor ise , bu takdirde, her iki ayağınızın altına bir basamak koyarak diz eklemi seviyenizi kalça
eklemi seviyesi üzerine getiriniz.
Etiketler:
bel ağrıları,
Bel ağrısı.bel fıtığı,
bel fıtığı nedir
2 Aralık 2008 Salı
CEVİZ YEMENİN 9 ÖNEMLİ SEBEBİ
Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Ceviz tüketimi kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor, kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.
2. Ceviz kanserden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
3. Ceviz, damarlarda daha az pıhtılaşma özelliği olan kan tipinin üretimine ve iyi kolesterol oranının kötü kolesterol oranına göre artmasına yardım ediyor.
4. Cevizdeki L-Arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlıyor. Cevizdeki yağ asitlerinin kalp hastalıklarını önleme etkileri var.
5. Ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya`da ceviz hâlâ beyin gıdası olarak kabul ediliyor, bu ülkelerde öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını yükseltebileceklerine inanıyor.
6. Omega-3 yağ oranı düşük çocuklarda daha yüksek hiperaktif olma özelliği, daha fazla öğrenim ve davranış bozuklukları, daha fazla huysuzluk ve uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-3 bakımından çok zengin.
7. Safra taşı oluşumunun önüne geçiyor.
8. Cevizdeki melatonin, beyin bezesi tarafından salgılanan melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içeriyor. Melatonin, gece çalışan, zaman farkından uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.
9. Cevizin, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların gelişimini erteleyebiliyor. Ceviz, manganez ve bakır içeriyor. Gaziantep, aa
Etiketler:
cevizin yararları,
doğal beslenme,
şifalı bitkiler
1 Aralık 2008 Pazartesi
Röfle Yaptırmanın Püf Noktaları
Röfle Yaptırmanın Püf Noktaları
[Evde Röfle Çekmenin (Yapmak) Püf Noktaları] Işıltı aşkı şöyle bir şeydir: Düşünmeden saçlarında mükemmel görünen röflelerle yürüyen kadının arkasından bakarken buluverirsiniz. Röfleler sihirli olabilirler ve hayret verici bir etki yaratabilirler. Ama herhangi bir renk değişimi gibi onlar da hileli olabilir ve saçlarınızın gölge ve tonuna özel dikkat edilmesini gerektirir.
Başarılı röfleler aynı zamanda saçlarınızın dokusuna ve sağlığına kimyasalların saçınızda ne kadar kalacağına ve ne kadar röfle istediğinize de bağlıdır. New York’lu veteran kuaförler Arté Salon’dan Valerie Ahms ve Kim Lépine Salon’dan Carmen Rossi’ye bu şık bakışları üzerine çekici parıltılı saçlara evde ya da salonda nasıl sahip olacağımızın yollarını sorduk. Röflenizi evde yapın.
Birçok kuaför evde saçlarınızı boyamanın röfle yapmaktan daha kolay olduğunu kabul ediyor. Bu yüzden evde saçlarınızı boyamakta başarılı olmanız gölge yapmakta da başarılı olacağınız anlamına gelmiyor. Aslında gölge gayet zor olabilir ve bir çoğu size salonda yaptırmanızı söylüyor. (Evde yapılan gölge çok sarı ya da ağarmış gibi olabilir.)
Yine de evde gölge yapmayı tercih ediyorsanız en azından bu öğütleri dinleyin:
Başlamadan önce iyi bir arındırıcı kullanın böylece saç uçlarınızı fazla işlem görmekten kurtarırsınız.
Gölge maddesini saçlarınızda her zaman normal boyadan daha kısa süre tuttuğunuza emin olun. Kimyasalları saçlarınızda uzun süre tutmak saçlarınıza zarar verir. 30 dakika iyi bir zamandır ama yine de kutu üzerindeki kullanım tavsiyelerini uygulayın.
İyi bir arkadaşınızdan yardım etmesini isteyin böylece hem öne hem de arkaya uygulayabilirsiniz.
Renk açıcı kimyasalların doğru miktarda olduğundan emin olun. Eğer çok inceldiyse renk açıcı akacak ve nereye sürüp nereye sürmediğinizi bilemeyeceksiniz. Çok kalınsa yeteri kadar uygulayamayacak ve gerektiğinde dağıtamayacaksınız.
Kıvırcık saçlar bir parça daha zor olacaktır. Ne yaptığınızı görmek için ve gölge yapmayı kolaylaştırmak için saçlarınızın kabarıklığını indirmeye çalışın. Kıvırcık saçlarla hata yapmak kolaydır çünkü ya çok kalın gölgeler yaparsınız ya da sadece üstlere yapar ve altları unutursunuz.
Doğru ürünü kullandığınızdan emin olun ve her zaman doğal renginizden sadece 1 ya da 2 ton açık gölge yapın. Eğer bu tonlarda yaparsanız sonuç daha iyi olacak ve düzeltilmesi gerekirse de düzeltmek daha kolay olacaktır.
Salonda gölge yaptırmak
Bir çok kuaför gölge yapmak zor bir iş oduğundan eğer karşılayabiliyorsanız salonda gölge yaptırmanızı öneriyor. Başka nedenler de var: eğer hamile iseniz kimyasal uygulamalar yaptıysanız siyah saçlıysanız ve tamamen sarışın olmak istiyorsanız...
Eğer gerçekten koyu renk saçlarınız varsa kuaförünüz gizli tehlikeleri turuncumsu gölgeler kullanarak engelleyebilir. Saç renginizi açtıktan sonra doğru tonu ekleyebilir böylece gölgeleriniz gerçek saçlarınızla daha iyi karışacak ve ten renginizle de daha iyi uyum sağlayacaktır.
Perma yaptırdınız ya da saçlarınız düzleştirdiyseniz saçlarınız daha geçirgen olacak ve rengi eşit olmayan bir şekilde emecektir. Bu durumda kuaförünüz yarı kalıcı bir renk kullanabilir. Eğer yakınlarda kimyasal bir işlem yaptırdıysanız saçlarınızı boyamadan önce 1 ya da 2 hafta beklemenizi 2 uzman da tavsiye ediyor.
"Hamile iseniz yarı kalıcı boya kullanılmalıdır çünkü incedir. Kalıcı boyanın tersine yarı kalıcı gölgeler saçlarınızı sarı yapmayacak ama size hoş bir ton verecektir. Aynı zamanda da saçlarınız hacim kazanıp daha fazla parlayacak.
Önce saçlarınız kestirin özellikle de katlı saçlarınız varsa ya da saç şeklinizi değiştiriyorsanız. Valeri gölge yaptığında kesimin çizgilerini takip etmeyi seviyor ve gölgelerin her zaman kesimle uyumlu olması gerektiğini söylüyor.
Renk uzmanınıza onun tavsiye ve önerilerini sorun. Mesela Valerie “Uzun saçlarla her zaman gölge uygularım çünkü saçların düz bir görüntüsü olmasını istemem.” Ama kısa saçlarınız varsa kadınsı bir görünüm için size sadece uçları biraz açık renge boyamayı tavsiye edebilir. Daha zarif bir görünüm arayan ya da sadece beyazlarını kapatmak isteyen daha yaşlı bir kadın için farklı bir yol seçebilir.
Koyu gölgeleri de sorun bunlar normal renginizden daha koyu olacaklardır. Eğer zamanlar açık gölgeleriniz beyazlaşmaya başladı ya da kaybolduysa Valerie biraz tezat yaratmak için koyu gölgeler yapılabileceğini söylüyor.
28 Kasım 2008 Cuma
Klasik müzik severmisiniz
Ben uzun yıllar bu müziğin tadını almamakta direndim. Ne bir ilgim ne de bir merakım vardı bu konuda. Açıkcası çevrende hiç dinleyen olmayınca, kulağında bir aşinalık olmadıkça hiçbir yakınlık duyamıyorsunuz. İşte benim de öyleydi taaki üç dört yıl öncesine kadar. Şimdi sahiden eğer müzikle huzur bulmak, müzik dinleyerek bilinmezlere dalmak istiyorsanız bu kesinlikle klasik müzikle olmalı. Yakınlarımdan, arkadaşlarımdan edindiğim cd lerden oldukça güzel bir koleksiyon sahibi oldum. Şimdi bunları niye anlatıyorum; benim çok sevdiğim bir site var. http://www.beethovenlives.net/
Bir Beethoven hayranı olarak takıldığım ama daha sonra bu alanda eserleri olan tüm klasik müzik sanatçılarının eserlerinin bulunduğu bir site burası. Site çok sevgili bir piyano eğitmeni tarafından hazırlanmış. İçerisinde ünlü klasikler, film müzikleri gibi inanılmaz güzellikler var. Yukarıdaki linkten buraya ulaşabilirsiniz. Yalnız lütfen siteye girmeden önce introyu geçmeyin :) Benim en sevdiğim yeri burası. Hani o Beethoven yürüyerek gidiyor ya işte o ayakkabı sesleri ve gölgesi inanılmaz zevk veriyor bana. Sizde girin ve bir saatliğine de olsa bir güzellik yaşayın.
Etiketler:
KLASİK MÜZİK
25 Kasım 2008 Salı
Canada VoIP
Canada VoIP
If you have spent some time searching for a Canadian residential VoIP Provider service that fits your needs, then you have probably realized that most VoIP providers have pretty vague information on their VoIP service availability in Canada. As such WhichVoIP has performed the Canadian VoIP research for you and created a short list of Canada residential VoIP providers who we consider to be among the best VoIP Canada options. These residential VoIP providers definitely offer VoIP service in Canada.
The Canada residential VoIP providers market has been slow to take off when compared to the US residential VoIP providers market. This is changing rapidly however as a large number of Canadians are now enjoying the price and feature benefits that VoIP can provide. The Canadian residential VoIP market is also expanding as more and more VoIP providers are starting to offer VoIP service, although there are still not currently as many residential VoIP provider options available to Canadian VoIP customers as there are in the United States.
There are indeed a few more Canada VoIP providers in the market place than we have listed in the table above. The Canada VoIP providers listed above are the VoIP providers which we recommend and in most cases have a long history with their VoIP services in the United States.
Some of the Canada VoIP providers that you may also be interested in checking out, and are not in the table above, are: Yak, Rogers, Primustel, Iristel, Mondotalk, CordiaIP, Tomatoevine, Ionosphere, Proximiti, Broadvoxdirect. As you can see, there are now quite a few options to choose from.
If you still have Canada VoIP questions, then please post to our VoIP forum and we guarantee a quick and informative response.
If you have spent some time searching for a Canadian residential VoIP Provider service that fits your needs, then you have probably realized that most VoIP providers have pretty vague information on their VoIP service availability in Canada. As such WhichVoIP has performed the Canadian VoIP research for you and created a short list of Canada residential VoIP providers who we consider to be among the best VoIP Canada options. These residential VoIP providers definitely offer VoIP service in Canada.
The Canada residential VoIP providers market has been slow to take off when compared to the US residential VoIP providers market. This is changing rapidly however as a large number of Canadians are now enjoying the price and feature benefits that VoIP can provide. The Canadian residential VoIP market is also expanding as more and more VoIP providers are starting to offer VoIP service, although there are still not currently as many residential VoIP provider options available to Canadian VoIP customers as there are in the United States.
There are indeed a few more Canada VoIP providers in the market place than we have listed in the table above. The Canada VoIP providers listed above are the VoIP providers which we recommend and in most cases have a long history with their VoIP services in the United States.
Some of the Canada VoIP providers that you may also be interested in checking out, and are not in the table above, are: Yak, Rogers, Primustel, Iristel, Mondotalk, CordiaIP, Tomatoevine, Ionosphere, Proximiti, Broadvoxdirect. As you can see, there are now quite a few options to choose from.
If you still have Canada VoIP questions, then please post to our VoIP forum and we guarantee a quick and informative response.
Etiketler:
finans,
tatil rehberi,
TEKNOLOJI CANADA VOIP,
YAT
24 Kasım 2008 Pazartesi
23 Kasım 2008 Pazar
Emre Aydın Avrupa'dan büyüdü
Benim en sevdiğim şarkıcılardandı Emre Aydın , şimdi Avrupa'nın en sevilen şarkıcısı ünvanını da aldı tam oldu :) Evet bu yazı bir methiye, bir göklere çıkarma amacıyla yazılacak bilginiz olsun. Sıkılabilirim derseniz çok da aldırmayın burda geçen "onun şarkılar süpperrr :)" sözlerime ama sıkılmayın derim ben, dinlemişsinizdir eminim, bir yerlerde kulağınızı estirip geçmiştir biryerlerden bir şarkısının müziği :) sıyırıp geçmiştir belki ama olsun; benim sözüm asıl kalbinde sızı yaratanlar için çünkü benim öyle oluyor inanın bana :))
Aman aman bir ses yok elbette, kim bilir belki benim içimi titreten şarkı sözleri ( haaa bu arada elektronik gitarın o tınısını da yabana atmayayım :) evet şarkıların sözleri etkiliyor en çok beni. Bir de o burnu büyüyen az başarılıların kendilerini bir çırpıda göklerde görmeleri hallerine hiç benzemiyor bu çocuğun halleri. Çok başarılı ama hala göklerde bir yerlere göz koymadı henüz. Henüz diyorum herşeye rağmen, hayat bu belli olmaz, bulunduğu yerden daha da büyük yerlere gelirse ne hallere girer bilinmez ama o dahaaaa da büyük yerlere yine bu sade haliyle ve bu çalışmasıyla gelecek se muhakkak kendi büyüse de burnu büyümeyecektir.
Ben gurur duydum bu çocukla :)) Sahiden,
MTV'de ödül almak, bir türk şarkıcısı olarak ödül almak ve gerçekten sevilmek. Bunun gibi kıymetleri pek fazla yetiştiremiyoruz artık. O yavaş yavaş tırmanıyor ama bakalım biz nasıl sahip çıkacağız bu kıymetli şarkıcımıza onu bilemiyorum işte !
Hadi biraz dinleyelim, sizi bilmem ama ben keyif alacağım aşağıdaki video görüntüsünün ortasındaki oka bastıktan sonra gelecek müziği dinlemekten :))
Etiketler:
Emre Aydın,
MÜZİK
19 Kasım 2008 Çarşamba
Sağlıklı saçların sırrı bitki banyoları
Şifalı bitki banyoları
Deriniz yağlıysa 150g mayıs papatyası veya civanperçemi, deriniz sivilceliyse 150g kuru nane veya atkuyruğu kullanın. Bitkiler 1 litre kaynar suyla haşlanır ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Ebegümeci banyosu, iltihaplı, sivilceli deri için
50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır, soğuyana kadar demlenmeye bırakılır, süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır.
Elma sirkesi banyosu, yağlı cilt için
¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu uygulanır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve yatıştırıcı etki yapar.
Lavanta yağı banyosu
¼ litre elma sirkesi(yağlı deriye karşı) veya ¼ litre krema(normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz.
Yağsız süt banyosu, kuru ve duyarlı deri için
Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olur. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi ayrıca yatıştırır.
Yağ-süt banyosu, kuru deri için
1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Yağ banyosu, kuru deri için
50 ml bademyağı veya zeytinyağı sıcak banyo suyuna eklenir ve iyice karıştırılır. Banyodan sonra, cildin üstünde kalan su elle sıyrılır ve kalan hafif yağ filmi masajla yedirilir.
Süt-bal banyosu, kırışıklara karşı
2 bardak ılık sütte 2 yemek kaşığı dolusu bal iyice eritilir, 1 tatlı kaşığı badem yağı eklenir ve kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir ve banyo suyu da karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Bal-süt-tuz banyosu, kuru ve olgun deri için
Banyo küveti doldurulurken 100g deniz tuzu serpiştirilir. Bu arada 1 litre sıcak sütte 250g çiçek balı eritilir ve banyo suyuna eklenir. Banyo suyu iyice karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır
Deriniz yağlıysa 150g mayıs papatyası veya civanperçemi, deriniz sivilceliyse 150g kuru nane veya atkuyruğu kullanın. Bitkiler 1 litre kaynar suyla haşlanır ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Ebegümeci banyosu, iltihaplı, sivilceli deri için
50g kurutulmuş veya 100g taze ebegümeci çiçeği ve yaprağı ince kıyılmış olarak, kaynar derecedeki 2 litre suyla haşlanır, soğuyana kadar demlenmeye bırakılır, süzülür ve banyo suyuna eklenir. Kan dolaşımını hızlandırmak için banyodan sonra beden, orta sertlikte bir fırça ile fırçalanır.
Elma sirkesi banyosu, yağlı cilt için
¼ litre elma sirkesi banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra duş alınmaz, sirkeli su derinin üstünde kurumalıdır. Daha sonra, yağlı olmayan bir nemlendirici beden losyonu uygulanır. Banyo suyuna eklenen 8 damla lavanta yağı, antiseptik etkiyi arttırır ve ruhsal açıdan dengeleyici ve yatıştırıcı etki yapar.
Lavanta yağı banyosu
¼ litre elma sirkesi(yağlı deriye karşı) veya ¼ litre krema(normal, kuru veya karışık deri için), 8 damla lavanta yağı ile iyice karıştırılır, banyo suyuna eklenir ve su da iyice karıştırılır. Krema-lavanta banyosundan sonra ılık duş alınır. Elma sirkesi-lavanta banyosundan sonra duş alınmaz ve kurulanılmaz.
Yağsız süt banyosu, kuru ve duyarlı deri için
Yağı alınmış 2 litre süt banyo suyuna eklenirken, su iyice karıştırılır. Banyodan sonra ılık bir duş alınır ve hafifçe kurulanılır. Eğer deriye banyodan önce 2 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı yedirilirse, süt banyosu kuru deri için çok daha etkili olur. Banyo suyuna eklenen 1 bardak aynısafa çayı da deriyi ayrıca yatıştırır.
Yağ-süt banyosu, kuru deri için
1 bardak ılık süt ve bir yemek kaşığı zeytinyağı, kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Yağ banyosu, kuru deri için
50 ml bademyağı veya zeytinyağı sıcak banyo suyuna eklenir ve iyice karıştırılır. Banyodan sonra, cildin üstünde kalan su elle sıyrılır ve kalan hafif yağ filmi masajla yedirilir.
Süt-bal banyosu, kırışıklara karşı
2 bardak ılık sütte 2 yemek kaşığı dolusu bal iyice eritilir, 1 tatlı kaşığı badem yağı eklenir ve kapalı bir kavanozda iyice çalkalandıktan sonra banyo suyuna eklenir ve banyo suyu da karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır.
Bal-süt-tuz banyosu, kuru ve olgun deri için
Banyo küveti doldurulurken 100g deniz tuzu serpiştirilir. Bu arada 1 litre sıcak sütte 250g çiçek balı eritilir ve banyo suyuna eklenir. Banyo suyu iyice karıştırılır. Banyodan sonra sıcak duş alınır ve hafifçe kurulanılır
18 Kasım 2008 Salı
Topuk Çatlakları İçin Maske
Topuk çatlağını önlemek ve gidermek için mutlaka deneyin…
4 tatlı kaşığı vazalini benmari usulu eritin
İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşıgı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı
ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınaza sürüp çorap giyin.
Şimdiden geçmiş olsun
4 tatlı kaşığı vazalini benmari usulu eritin
İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşıgı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı
ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınaza sürüp çorap giyin.
Şimdiden geçmiş olsun
Etiketler:
AYAK BAKIMI,
topuk çatlakları için maske
14 Kasım 2008 Cuma
KRONİK AĞRILAR
Hava Değişiklikleri ve Ağrılar
Tarih boyunca insanları tedirgin eden, bazen de yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşabilen ve maalesef bugüne dek tam anlamıyla çözümlenemeyen bir sorun! Bununla birlikte, hava değişiklikleriyle insan organizmasının bu değişikliklere gösterdiği fizyolojik tepkileri ilişkilendirmek konusunda günümüzde bazı belirgin sonuçların alındığını da söyleyebiliriz.
İnsan organizması, dünyamızı çevreleyen atmosferde, canlıların yaşadığı trofosterin, daha doğrusu biyosferin sürekli uyarılan altındadır (biyotropik etki). Her biyotropik uyarı, organ ve organ sistemlerini, örneğin, hareket, kalp ve dolaşım, solunum ve sinir sistemlerini ayrı, var olan ön bozukluklar ölçünde etkileyebileceği gibi, organizmanın tüm düzenleyici (regulasyorı) sistemini de zorlayabilir.
Genel durumda ne gibi ve ne ölçüde olumsuz gelişmeler olacağı, ya da hastalıkların ortaya çıkabileceği, bireyin o anki bedensel ve ruhsal durumuyla; her hangi bir . hastalığa gebe olup olmamasına bağlıdır. Atmosferik değişikliklerle ilk yanıt, vücudun o anki en zayıf noktasından gelecektir.
Bütün canlılar duyarlı
Hayvanları da içermek üzere tüm canlılar hava değişikliklerine karşı duyarlıdır.
Belli meteorolojik değişikliklerin daima ayın sağlık sorunları ya da aynı yakınmalarla sonuçlanacağı beklenemez.
Duyarlı bireylerin yakınmalarının havadaki değişikliklerin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmasına karşın. bazıları da havanın bozacağını daha 24 saat önceden, örneğin Balkanlardan gelecek bir soğuk hava dalgasını 500-600 km uzakta, Romanya'da iken duyumsarlar(erken duyarlılık). Ortaya çıkan yakınmalar olumluya da olumsuz yönde olabilir. Örneğin, bozuk havada artan eklem ağrıları, güneşin açmasıyla geriler.
Havanın, meteorolojik değişikliklerin canlılar üzerinde fizyolojik etkileri konu alındığında, önce havanın öğelerinin, basıncın, ısının, nemin, rüzgarın; güneşin ve UV ışınlarının teke tek, sonra da tümünün ortaklaşa etkilerinin göz önünde tutulması gerekir.
Ne var ki, bu meteorolojik elemanların fizyolojik etkilerini çok kez ayrı ayrı yorumlamak olanaksızdır.
Kimler duyarlı?
Meteorolojik oynamalara karşı normalde duyarlı olmayan sağlıklı bireyler, hava değişikliklerinin kendilerini etkilemediğini söylerlerse de, havanın bozduğu günlerde genel durumlarındaki bozuklukların nedenini de açıklayamazlar.
Buna karşın vejetatif labil tipler, hastalıktan yeni kalkmış ya da süregen bir hastalığı (tüberküloz; astım vb.) olanlar, bedensel ve zihinsel yorgunlar, infeksiyon riski taşıyanlar, romatizmal hastalığı ya da yakınmaları olanlar hava değişikliklerine karşı daha duyarlıdır (ileri duyarlılık) .Bu tiplerde baş ağrısı, konsentrasyon, uyku ve vejetatif sistem bozuklukları, eklem, kas, nedbe dokusu, eski kırık yerinde ağrılar ortaya çıkabilir.
Kısacası; biyotropik hava uyarıları hem tek tek organları hem de onların tüm işleyiş düzenini etkileyebilir.
İki Etkileşim biçimi
Biyosfer ve canlı organizma arasındaki etkileşim kompleksi iki başlıkta ele alınabilir:
1-Organizmanın ısı bilançosunu etkileyen, havanın ısısından, neminden, rüzgarın hızından, dolaylı ve dolaysız güneş ışınlarından: özellikle sıcaklık veren uzun dalgalı ışınlardan, bulutlar ve insanın bireysel çevresinden oluşan ısı etki kompleksi. Çevreden yansıyan ışınların ısı etkisi de bunlara eklenir. Bu değerler yaklaşık bir doğrulukla ölçülebilir.
2. Dalga boyları. görünen ışınlarla ultraviole arasında bulunan; insanın ısı metabolizmasına etkili olmayan direkt ve indirekt ışınların (küresel ışınlar) olduğu, özellikle derinin işlevlerine. dolaşım sistemine, kanın bileşimine, solunuma ve sinir sistemine etkili olan aktinik yada fotoaktinik etki kompleksi.
Biyosferik tüm öğelerin kompleks etkilerinin sonuçları arasında, toplumda en sık sözü edilen ve yakınılan romatizmal ağrılar olduğu için, konu salt bu çerçeve içinde ele alınacaktır. Öteki sistem yakınmaları ayrı bir yazı konusudur.
Kestirilemeyen ağrılar
İnsan vücudu iç ve dış ortamdaki. tüm değişiklikleri, mekanik ve yangılı uyarıları, sıcağı, soğuğu, nemi, hava basıncındaki. ve elektrik iyonları düzeyindeki oynamaları, başta deri olmak üzere gözlerde, burunda ve çevresel sinir sisteminde bulunan alıcılar (rezeptörler) aracılığıyla algılar ve en sık görülen ve bilenen şekliyle hareket sistemindeki. ağrılar başta olmak üzere, kalp, dolaşım, solunum (astım)sistemleriyle, glokom (göz basıncında artma), tüberküloz, astım ve psikolojik sorunlar (depresyon) vb. gibi vücudun iç dengesinin bozulmuş olduğu bireylerde, önceden kestirilemeyen bir dizi olumsuz yanıtlar şeklinde dışa vurur.
Ağrı veren uyarana duyarlı alıcılarla algılanan mekanik ve kimyasal uyarılarda, önce omuriliğe, oradan da beyinin özel bölgelerine (talamus) iletilmesinden sonra beyin kabuğunca, eşik değerleri yeterliyse ağrı olarak algılanır.
Yangılı (romatoid artrit vb) ve yangısız (artrozlar-kireçlenmeler) romatizmal hastalıklarda ağrı nedeni, eklemlerde serbest hale geçen bir dizi aracı kimyasal maddenin, (mediyatörlerin) yol açtığı Uyarılardır. Romatizmal hastalıklardaki ağrının bu oluşum mekanizmasını büyük çapta biliyoruz.
Bazı varsayımlar
Ancak, soğuk, sıcak, nem vb. biyotropik uyarıların eklemlerde hangi yolla ve nasıl ağrıya neden olduğu konusunda bilgilerimiz bazı varsayımdan ileri gitmiyor.
Bir iddiaya göre, çevredeki havanın soğumasıyla eklem içi ısısı da düşmektedir. Eklemler kas ve yağ dokusunca yeterince korunmadığından, eklemin iç yüzünün kayganlığını arttırarak hareketini olaylaştıran sıvının (sinovyanın) ısısı kas ve kalın barsak ısısına oranla daha çabuk düşer. Isı nedenli düşerse, eklem sıvısının yoğunluğu da o ölçüde artacak ve sinovya koyulaşacaktır. Soğukta romatizmal ağrının artmasının nedenlerinden biri, sinovyal sıvısının bu yoğunlaşmasıyla eklem hareketlerinin kısıtlanmasıdır.
Hava basıncının düşmesiyle birlikte göreceli nemin yükselmesi de ikinci bir ağrı nedeni olarak gösterilmektedir. Normal doku, basınç düşmesini hücre içi sıvısını kana boşaltarak dengeler.
Buna karşın hasta doku yeteriyle geçirgen olmadığı için, sıvı dokular arasında kalır. Bu durumda hasta dokularda, sağlıklı olanlara oranla basınç yükselir. Bu basınç farklılığının sonucu dokuların şişmesiyle ağrı artmaktadır. Ancak, havadaki nemin artmasıyla birlikte çevre ısısı da düşerse, ne gibi bir sonuçla karşılaşacağı konusunda uzmanlar bir yorum yapamıyor.
Vücut dokuları içinde bilinen rezeptörler dışında sessiz ya da uyuyan (silent) rezepror denen, normal durumlarda aşırı mekanik ve termal uyaranlara yanıt vermeyen reseptörler bulunuyor. Atmosferik uyaranlarla miyelin kılıfı olmayan bu nöronların uyarılarak duyarlı hale gelmesinin (sentizisyonunun) ağrı nedeni olabileceği de varsayımlar arasında.
Tarih boyunca insanları tedirgin eden, bazen de yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşabilen ve maalesef bugüne dek tam anlamıyla çözümlenemeyen bir sorun! Bununla birlikte, hava değişiklikleriyle insan organizmasının bu değişikliklere gösterdiği fizyolojik tepkileri ilişkilendirmek konusunda günümüzde bazı belirgin sonuçların alındığını da söyleyebiliriz.
İnsan organizması, dünyamızı çevreleyen atmosferde, canlıların yaşadığı trofosterin, daha doğrusu biyosferin sürekli uyarılan altındadır (biyotropik etki). Her biyotropik uyarı, organ ve organ sistemlerini, örneğin, hareket, kalp ve dolaşım, solunum ve sinir sistemlerini ayrı, var olan ön bozukluklar ölçünde etkileyebileceği gibi, organizmanın tüm düzenleyici (regulasyorı) sistemini de zorlayabilir.
Genel durumda ne gibi ve ne ölçüde olumsuz gelişmeler olacağı, ya da hastalıkların ortaya çıkabileceği, bireyin o anki bedensel ve ruhsal durumuyla; her hangi bir . hastalığa gebe olup olmamasına bağlıdır. Atmosferik değişikliklerle ilk yanıt, vücudun o anki en zayıf noktasından gelecektir.
Bütün canlılar duyarlı
Hayvanları da içermek üzere tüm canlılar hava değişikliklerine karşı duyarlıdır.
Belli meteorolojik değişikliklerin daima ayın sağlık sorunları ya da aynı yakınmalarla sonuçlanacağı beklenemez.
Duyarlı bireylerin yakınmalarının havadaki değişikliklerin başlamasıyla birlikte ortaya çıkmasına karşın. bazıları da havanın bozacağını daha 24 saat önceden, örneğin Balkanlardan gelecek bir soğuk hava dalgasını 500-600 km uzakta, Romanya'da iken duyumsarlar(erken duyarlılık). Ortaya çıkan yakınmalar olumluya da olumsuz yönde olabilir. Örneğin, bozuk havada artan eklem ağrıları, güneşin açmasıyla geriler.
Havanın, meteorolojik değişikliklerin canlılar üzerinde fizyolojik etkileri konu alındığında, önce havanın öğelerinin, basıncın, ısının, nemin, rüzgarın; güneşin ve UV ışınlarının teke tek, sonra da tümünün ortaklaşa etkilerinin göz önünde tutulması gerekir.
Ne var ki, bu meteorolojik elemanların fizyolojik etkilerini çok kez ayrı ayrı yorumlamak olanaksızdır.
Kimler duyarlı?
Meteorolojik oynamalara karşı normalde duyarlı olmayan sağlıklı bireyler, hava değişikliklerinin kendilerini etkilemediğini söylerlerse de, havanın bozduğu günlerde genel durumlarındaki bozuklukların nedenini de açıklayamazlar.
Buna karşın vejetatif labil tipler, hastalıktan yeni kalkmış ya da süregen bir hastalığı (tüberküloz; astım vb.) olanlar, bedensel ve zihinsel yorgunlar, infeksiyon riski taşıyanlar, romatizmal hastalığı ya da yakınmaları olanlar hava değişikliklerine karşı daha duyarlıdır (ileri duyarlılık) .Bu tiplerde baş ağrısı, konsentrasyon, uyku ve vejetatif sistem bozuklukları, eklem, kas, nedbe dokusu, eski kırık yerinde ağrılar ortaya çıkabilir.
Kısacası; biyotropik hava uyarıları hem tek tek organları hem de onların tüm işleyiş düzenini etkileyebilir.
İki Etkileşim biçimi
Biyosfer ve canlı organizma arasındaki etkileşim kompleksi iki başlıkta ele alınabilir:
1-Organizmanın ısı bilançosunu etkileyen, havanın ısısından, neminden, rüzgarın hızından, dolaylı ve dolaysız güneş ışınlarından: özellikle sıcaklık veren uzun dalgalı ışınlardan, bulutlar ve insanın bireysel çevresinden oluşan ısı etki kompleksi. Çevreden yansıyan ışınların ısı etkisi de bunlara eklenir. Bu değerler yaklaşık bir doğrulukla ölçülebilir.
2. Dalga boyları. görünen ışınlarla ultraviole arasında bulunan; insanın ısı metabolizmasına etkili olmayan direkt ve indirekt ışınların (küresel ışınlar) olduğu, özellikle derinin işlevlerine. dolaşım sistemine, kanın bileşimine, solunuma ve sinir sistemine etkili olan aktinik yada fotoaktinik etki kompleksi.
Biyosferik tüm öğelerin kompleks etkilerinin sonuçları arasında, toplumda en sık sözü edilen ve yakınılan romatizmal ağrılar olduğu için, konu salt bu çerçeve içinde ele alınacaktır. Öteki sistem yakınmaları ayrı bir yazı konusudur.
Kestirilemeyen ağrılar
İnsan vücudu iç ve dış ortamdaki. tüm değişiklikleri, mekanik ve yangılı uyarıları, sıcağı, soğuğu, nemi, hava basıncındaki. ve elektrik iyonları düzeyindeki oynamaları, başta deri olmak üzere gözlerde, burunda ve çevresel sinir sisteminde bulunan alıcılar (rezeptörler) aracılığıyla algılar ve en sık görülen ve bilenen şekliyle hareket sistemindeki. ağrılar başta olmak üzere, kalp, dolaşım, solunum (astım)sistemleriyle, glokom (göz basıncında artma), tüberküloz, astım ve psikolojik sorunlar (depresyon) vb. gibi vücudun iç dengesinin bozulmuş olduğu bireylerde, önceden kestirilemeyen bir dizi olumsuz yanıtlar şeklinde dışa vurur.
Ağrı veren uyarana duyarlı alıcılarla algılanan mekanik ve kimyasal uyarılarda, önce omuriliğe, oradan da beyinin özel bölgelerine (talamus) iletilmesinden sonra beyin kabuğunca, eşik değerleri yeterliyse ağrı olarak algılanır.
Yangılı (romatoid artrit vb) ve yangısız (artrozlar-kireçlenmeler) romatizmal hastalıklarda ağrı nedeni, eklemlerde serbest hale geçen bir dizi aracı kimyasal maddenin, (mediyatörlerin) yol açtığı Uyarılardır. Romatizmal hastalıklardaki ağrının bu oluşum mekanizmasını büyük çapta biliyoruz.
Bazı varsayımlar
Ancak, soğuk, sıcak, nem vb. biyotropik uyarıların eklemlerde hangi yolla ve nasıl ağrıya neden olduğu konusunda bilgilerimiz bazı varsayımdan ileri gitmiyor.
Bir iddiaya göre, çevredeki havanın soğumasıyla eklem içi ısısı da düşmektedir. Eklemler kas ve yağ dokusunca yeterince korunmadığından, eklemin iç yüzünün kayganlığını arttırarak hareketini olaylaştıran sıvının (sinovyanın) ısısı kas ve kalın barsak ısısına oranla daha çabuk düşer. Isı nedenli düşerse, eklem sıvısının yoğunluğu da o ölçüde artacak ve sinovya koyulaşacaktır. Soğukta romatizmal ağrının artmasının nedenlerinden biri, sinovyal sıvısının bu yoğunlaşmasıyla eklem hareketlerinin kısıtlanmasıdır.
Hava basıncının düşmesiyle birlikte göreceli nemin yükselmesi de ikinci bir ağrı nedeni olarak gösterilmektedir. Normal doku, basınç düşmesini hücre içi sıvısını kana boşaltarak dengeler.
Buna karşın hasta doku yeteriyle geçirgen olmadığı için, sıvı dokular arasında kalır. Bu durumda hasta dokularda, sağlıklı olanlara oranla basınç yükselir. Bu basınç farklılığının sonucu dokuların şişmesiyle ağrı artmaktadır. Ancak, havadaki nemin artmasıyla birlikte çevre ısısı da düşerse, ne gibi bir sonuçla karşılaşacağı konusunda uzmanlar bir yorum yapamıyor.
Vücut dokuları içinde bilinen rezeptörler dışında sessiz ya da uyuyan (silent) rezepror denen, normal durumlarda aşırı mekanik ve termal uyaranlara yanıt vermeyen reseptörler bulunuyor. Atmosferik uyaranlarla miyelin kılıfı olmayan bu nöronların uyarılarak duyarlı hale gelmesinin (sentizisyonunun) ağrı nedeni olabileceği de varsayımlar arasında.
Etiketler:
ağrı,
ağrılar,
ağrılardan kurtulmak,
kadın,
kronik ağrı,
sağlık sorunları,
sağlıklı yaşam
Cilt lekelerinden kurtulmak mümkünmü
Cilt lekelerinden kurtulmak mümkün mü?
Yüzündeki benleri ve çilleri seven çok insan vardır. Bir o kadar da bunlardan kurtulmak için doktora giden. Sağlıklı ve güzel görünmek için pürüzsüz ve lekesiz bir cildi hepimiz isteriz. Ancak bazen doğduğumuz anda bile buna sahip olamayız. Bazı kişiler doğum lekelerini bir uğur işareti, bir ayrıcalık olarak kabul eder şekil ve renklerine bakarak anlamlar yükler ve rahatsız olmadan taşırlar. Ama bir o kadar da görünümünden mutlu olmadığı için insanlardan kaçan ya da görünümü yüzünden toplumdan dışlanan insan vardır. Yaşımız ilerledikçe de cildimizde daha önce olmayan birçok renkli sorun ortaya çıkabilir ve bunları sevmeyebiliriz. Dış görünüş hepimiz için önemlidir ve hayatımızı etkileyerek psikolojik sorunlar oluşturabilir. İşimiz, arkadaşlıklarımız ve karşı cinsle ilişkilerimiz, kişiliğimizin oluşması vb. etkilenebilir. Cildimizde lekelerin hangileri zamanla geçer ve önemsiz? Hangileri bir sağlık sorunu ve tedavi edilmesi gerekiyor? Tedavi yöntemleri neler ve başarısı ne? Bu soruları İstanbul dermatoloji Merkezinden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş’a yönelttik.
Derimizin rengini neler belirler?
Normal deri renginin oluşmasında en önemli iki faktör vardır. Bunlardan biri kan damarlarının içindeki hemoglobindir. Derimizde pembeleşmeden, kırmızı, mavimsi renkli oluşumlardan sorumludur. Derideki renk hücreleri tarafından üretilen melanin ise normal deri rengimiz ile kahverengi tonları arasındaki renkleri belirler. Saç, göz, deri rengimiz melanine bağlıdır.
Koyu renkli lekelerin nedenleri nelerdir?
Bazı benler, güneş lekeleri, gebelik lekeleri, çiller, mantar hastalıkları, deri kanseri gibi birçok durumda cildimizde çeşitli büyüklük, şekil ve yaygınlıkta koyu renkli lezyonlar olabilir.
Cildin beyazlaması ile seyreden hastalıklar nelerdir?
Bu hastalıklardan en sık görülenleri vitiligo ve mantar hastalığıdır. Yanaklarda beyaz lekelenmeler esmer, kuru ve hassas ciltli çocuklarda sık görülen bir durumdur ve çoğunlukla yaş ilerledikçe kaybolur. Bazı deri hastalıkları da ciltten daha açık renkli lekeler yapabilir.
Ciltte kırmızılıklar neye bağlıdır?
Derimizin kızarıklığının derecesi kanın oksijenlenmesine, akım miktarına, derideki kan damarlarının çap ve sayısına bağlıdır. Birçok hastalıkta deride yaygın ya da belirli bölgelerde kızarıklıklar olabilir. Bazıları birkaç günde geçer bazen de tüm ömür boyu taşırız.
Cildimiz neden sarılaşır?
Sarılık hastalığında cilt oldukça sarılaşır. Havuç gibi besinlerin fazla tüketilmesi de cildi sarılaştırabilir.
Kılcal Damar (Telenjiektazi) nedir?
Derideki çok küçük kan damarları 1 mm ye kadar genişleyerek gözle görünür hale gelmiştir. Genelde yüz ve bacaklarda görülür.
Yüzümüzde kılcal damarlar neden olur?
Yüzümüzdekiler bazen bir neden olmadan da gelişebilir. Ama en önemli sebep güneştir. Güneş yaşlanma ve deri kanseri riskinde artışa da sebep olur. Çok güneşlenenlerde boyunda ense gibi bölgelerde üzerinde ağ şeklinde kılcal damarların olduğu kahverengi, kırmızı renk değişikliği olabilir. Kılcal damarlar bazı hastalıklarda, gebelik, alkol ve östrojen alımı, kortizonlu kremlerin uzun süreli uygulanması sonucu da gelişebilirler. Tek olabilir veya gruplar yapabilirler. Örümcek angiomlar da bir kılcal damar ağıdır.
Örümcek izi nedir?
Ortada besleyici bir damar ve çevreye açılan kollardan oluşur. Bu haliyle 1 cm kadar büyük olabilir ve kırmızı bir örümceğe benzetilmiştir. Sağlıklı insanların yüzde 10–15 inde görülebilir. Çoğu bir hastalıkla ilişkili değildir bazen karaciğer hastalığıyla ilişkili olabilir. Doğum sırasında ya da doğum kontrol hapları kullanırken gelişebilirler.
Bacaklardaki kılcal damarlar neden olur?
Bacaklardaki damarlar genelde kadınlarda görülür. Genetik, dolaşım problemleriyle ilgili olabilirler. Gebelik sonrası gelişebilir.
Kılcal ve örümcek damarların tedavisi var mı?
Evet. Aslında genelde bir rahatsızlık vermezler çok nadiren kanama yapabilirler. Hasta kozmetik açıdan rahatsız oluyorsa en güvenli ve pratik tedavi lazerdir. Yan etki riski çok azdır
Vücudumuzda kırmızı benler neden olur?
Aslında bunlar vücudumuz yaşlandıkça meydana gelen küçük, iyi sınırlı, kırmızı renkte hafif kabarık damarsal oluşumlardır. Bunlara halk arasında Kiraz Lekesi denilir. Tedavi edilebilirler.
Kiraz lekeleri kötü huylu mudur?
Bu benlerin görüntüleri sıkıntı yapabilir ama aslında sağlık açısından önemi yoktur. Ancak, yine de bunların kiraz lekesi olup olmadığına emin olmak için bir dermatologa gösterilmesi doğru olur.
Kırmızı lekeler doğuştan olabilir mi?
Kırmızı lekeler doğuştan da olabilir. Bebek doğduğunda veya yaşamın ilk haftalarında ortaya çıkarlar. Çok çeşitli renk, yapı ve büyüklükte olabilirler. En yaygın damarsal kaynaklı doğum lekeleri leylek ısırığı, hemanjiomlar ve şarap lekesidir.
Doğum lekeleri neden olur?
Doğum lekelerinin genel olarak oluşum nedeni tam olarak bilinmiyor ve çoğu genetik değil. Halk arasında çok fazla inanış olmasına rağmen gebelik sırasında olan bir olaydan da kaynaklanmazlar.
Leylek ısırığı nedir?
Deriden kabarıklık yapmayan soluk pembe kırmızı renkteki halk arasında lekelere Leylek ısırığı denir. Oldukça sık rastlanan bir leke türüdür. Ensede fazla görülen leylek ısırığı, yüzde görüldüğünde melek öpücüğü olarak da adlandırılır. Vücudun başka yerlerinde de bulunabilir
Leylek ısırığı ve Melek öpücüğünü tedavi etmek gerekir mi?
Bu lekeler zararsız olduğu için tedavi edilmesine de gerek yoktur. Melek öpücükleri çocuklukta kaybolurlar, fakat leylek ısırığı erişkin yaşa kadar kalabilir.
Kırmızı doğumsal lekeler her zaman bu kadar masum mu?
Ne yazık ki değiller. En büyük sorunlarımızdan biri genelde bebek birkaç haftalıkken ortaya çıkan ve oldukça hızlı büyüyen kırmızı kabarık hemanjiomlar. Çok faklı tipleri var bazen özellikle küçük olanlar zararsız da olabilir ama çok ciddi kozmetik ve sağlık sorunları yaratabiliyorlar. Yaklaşık bir yaşına kadar büyüme devam edebiliyor sonra çoğunun büyümesi duruyor ve yavaşça küçülüp geriliyorlar.
Yüzündeki benleri ve çilleri seven çok insan vardır. Bir o kadar da bunlardan kurtulmak için doktora giden. Sağlıklı ve güzel görünmek için pürüzsüz ve lekesiz bir cildi hepimiz isteriz. Ancak bazen doğduğumuz anda bile buna sahip olamayız. Bazı kişiler doğum lekelerini bir uğur işareti, bir ayrıcalık olarak kabul eder şekil ve renklerine bakarak anlamlar yükler ve rahatsız olmadan taşırlar. Ama bir o kadar da görünümünden mutlu olmadığı için insanlardan kaçan ya da görünümü yüzünden toplumdan dışlanan insan vardır. Yaşımız ilerledikçe de cildimizde daha önce olmayan birçok renkli sorun ortaya çıkabilir ve bunları sevmeyebiliriz. Dış görünüş hepimiz için önemlidir ve hayatımızı etkileyerek psikolojik sorunlar oluşturabilir. İşimiz, arkadaşlıklarımız ve karşı cinsle ilişkilerimiz, kişiliğimizin oluşması vb. etkilenebilir. Cildimizde lekelerin hangileri zamanla geçer ve önemsiz? Hangileri bir sağlık sorunu ve tedavi edilmesi gerekiyor? Tedavi yöntemleri neler ve başarısı ne? Bu soruları İstanbul dermatoloji Merkezinden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş’a yönelttik.
Derimizin rengini neler belirler?
Normal deri renginin oluşmasında en önemli iki faktör vardır. Bunlardan biri kan damarlarının içindeki hemoglobindir. Derimizde pembeleşmeden, kırmızı, mavimsi renkli oluşumlardan sorumludur. Derideki renk hücreleri tarafından üretilen melanin ise normal deri rengimiz ile kahverengi tonları arasındaki renkleri belirler. Saç, göz, deri rengimiz melanine bağlıdır.
Koyu renkli lekelerin nedenleri nelerdir?
Bazı benler, güneş lekeleri, gebelik lekeleri, çiller, mantar hastalıkları, deri kanseri gibi birçok durumda cildimizde çeşitli büyüklük, şekil ve yaygınlıkta koyu renkli lezyonlar olabilir.
Cildin beyazlaması ile seyreden hastalıklar nelerdir?
Bu hastalıklardan en sık görülenleri vitiligo ve mantar hastalığıdır. Yanaklarda beyaz lekelenmeler esmer, kuru ve hassas ciltli çocuklarda sık görülen bir durumdur ve çoğunlukla yaş ilerledikçe kaybolur. Bazı deri hastalıkları da ciltten daha açık renkli lekeler yapabilir.
Ciltte kırmızılıklar neye bağlıdır?
Derimizin kızarıklığının derecesi kanın oksijenlenmesine, akım miktarına, derideki kan damarlarının çap ve sayısına bağlıdır. Birçok hastalıkta deride yaygın ya da belirli bölgelerde kızarıklıklar olabilir. Bazıları birkaç günde geçer bazen de tüm ömür boyu taşırız.
Cildimiz neden sarılaşır?
Sarılık hastalığında cilt oldukça sarılaşır. Havuç gibi besinlerin fazla tüketilmesi de cildi sarılaştırabilir.
Kılcal Damar (Telenjiektazi) nedir?
Derideki çok küçük kan damarları 1 mm ye kadar genişleyerek gözle görünür hale gelmiştir. Genelde yüz ve bacaklarda görülür.
Yüzümüzde kılcal damarlar neden olur?
Yüzümüzdekiler bazen bir neden olmadan da gelişebilir. Ama en önemli sebep güneştir. Güneş yaşlanma ve deri kanseri riskinde artışa da sebep olur. Çok güneşlenenlerde boyunda ense gibi bölgelerde üzerinde ağ şeklinde kılcal damarların olduğu kahverengi, kırmızı renk değişikliği olabilir. Kılcal damarlar bazı hastalıklarda, gebelik, alkol ve östrojen alımı, kortizonlu kremlerin uzun süreli uygulanması sonucu da gelişebilirler. Tek olabilir veya gruplar yapabilirler. Örümcek angiomlar da bir kılcal damar ağıdır.
Örümcek izi nedir?
Ortada besleyici bir damar ve çevreye açılan kollardan oluşur. Bu haliyle 1 cm kadar büyük olabilir ve kırmızı bir örümceğe benzetilmiştir. Sağlıklı insanların yüzde 10–15 inde görülebilir. Çoğu bir hastalıkla ilişkili değildir bazen karaciğer hastalığıyla ilişkili olabilir. Doğum sırasında ya da doğum kontrol hapları kullanırken gelişebilirler.
Bacaklardaki kılcal damarlar neden olur?
Bacaklardaki damarlar genelde kadınlarda görülür. Genetik, dolaşım problemleriyle ilgili olabilirler. Gebelik sonrası gelişebilir.
Kılcal ve örümcek damarların tedavisi var mı?
Evet. Aslında genelde bir rahatsızlık vermezler çok nadiren kanama yapabilirler. Hasta kozmetik açıdan rahatsız oluyorsa en güvenli ve pratik tedavi lazerdir. Yan etki riski çok azdır
Vücudumuzda kırmızı benler neden olur?
Aslında bunlar vücudumuz yaşlandıkça meydana gelen küçük, iyi sınırlı, kırmızı renkte hafif kabarık damarsal oluşumlardır. Bunlara halk arasında Kiraz Lekesi denilir. Tedavi edilebilirler.
Kiraz lekeleri kötü huylu mudur?
Bu benlerin görüntüleri sıkıntı yapabilir ama aslında sağlık açısından önemi yoktur. Ancak, yine de bunların kiraz lekesi olup olmadığına emin olmak için bir dermatologa gösterilmesi doğru olur.
Kırmızı lekeler doğuştan olabilir mi?
Kırmızı lekeler doğuştan da olabilir. Bebek doğduğunda veya yaşamın ilk haftalarında ortaya çıkarlar. Çok çeşitli renk, yapı ve büyüklükte olabilirler. En yaygın damarsal kaynaklı doğum lekeleri leylek ısırığı, hemanjiomlar ve şarap lekesidir.
Doğum lekeleri neden olur?
Doğum lekelerinin genel olarak oluşum nedeni tam olarak bilinmiyor ve çoğu genetik değil. Halk arasında çok fazla inanış olmasına rağmen gebelik sırasında olan bir olaydan da kaynaklanmazlar.
Leylek ısırığı nedir?
Deriden kabarıklık yapmayan soluk pembe kırmızı renkteki halk arasında lekelere Leylek ısırığı denir. Oldukça sık rastlanan bir leke türüdür. Ensede fazla görülen leylek ısırığı, yüzde görüldüğünde melek öpücüğü olarak da adlandırılır. Vücudun başka yerlerinde de bulunabilir
Leylek ısırığı ve Melek öpücüğünü tedavi etmek gerekir mi?
Bu lekeler zararsız olduğu için tedavi edilmesine de gerek yoktur. Melek öpücükleri çocuklukta kaybolurlar, fakat leylek ısırığı erişkin yaşa kadar kalabilir.
Kırmızı doğumsal lekeler her zaman bu kadar masum mu?
Ne yazık ki değiller. En büyük sorunlarımızdan biri genelde bebek birkaç haftalıkken ortaya çıkan ve oldukça hızlı büyüyen kırmızı kabarık hemanjiomlar. Çok faklı tipleri var bazen özellikle küçük olanlar zararsız da olabilir ama çok ciddi kozmetik ve sağlık sorunları yaratabiliyorlar. Yaklaşık bir yaşına kadar büyüme devam edebiliyor sonra çoğunun büyümesi duruyor ve yavaşça küçülüp geriliyorlar.
Etiketler:
Cilt bakımı,
cilt lekeleri,
cilt lekelerinden kurtulmak,
cilt lekesi
10 Kasım 2008 Pazartesi
Cilt Bakımı kırışıklık
Kırışıklık her kadın için kabustur. Yüz, gözler ve boyun kadının kartvizitidir. Bu yüzden yüzümüzü daha çekici hale getirmek, kırışık dolu bir yüzden kurtulup daha uzun süre daha taze bir cilde sahip olmak için cilt bakımı gerek.
Kırışıklık İçin Doğal Maskeler
1 avuç çileği iyice ezip suyunu süzün. Süzdüğünüz çilek suyunun içine biraz gülsuyu katıp karıştırın. Bu karışımın tamamını yüzünüze ve boynunuza sürüp 1 saat bekleyin. Daha sonra karbonatlı suyla yüzünüzü yıkayın. (Bu karışım boyun kırışıklıklarına da çok faydalıdır.Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
Yarım elmayı rendeleyerek iyice ezin ve içine 2 kaşık kaymak katıp tekrar ezin. Yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın ve nemlendirici krem sürün.Kaymak cildinize esneklik kazandırır ve nemlendirir. Elma ise cildin diri kalmasını sağlar.(Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.) Ayrıca bol bol elma yemek cildimiz için çok faydalıdır.
Aynı miktarda limon suyu ve gliserini karıştırın ve bir şişeye koyun. Yatmadan önce, bu suya batırdığınız bir parça pamukla yüzünüzü temizleyin
Yatmadan önce 1 bardak kavunsuyunu, 1 bardak kaynamış su ile karıştırıp cildinizi yıkayın. Daha sonra kaynatılmış süte batırdığınız pamukla cildinizi silin ve yumuşak bir havlu ile kurulayın.
1 kaşık balı 1 yumurtanın beyazı ve 1 kaşık gliserin ile karıştırın. Bu karışımı yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü önce ılık sonra soğuk suyla yıkayıp yumuşak bir havlu ile kurulayın. (Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
1 yumurtanın sarısını 1 kaşık süt ile karıştırıp yüzünüze sürün. 15 dakika bekledikten sonra cildinizi limon suyu ile silin.(Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.)
7 Kasım 2008 Cuma
HAMİLELİKTE BEL VE SIRT AĞRILARI
Gebeliklerin ağrı ve sızıları sizi mutsuz etmek için değildir. Bunlar vücudunuzun doğuma hazırlanmasının yan etkileridir. Bel ve sırt ağrıları da böyledir. Genellikle hareketsiz olan kasık bölgesi eklemleri, doğumda bebeğin geçişini kolaylaştırmak amacıyla gebelik süresince, gevşemeye başlar. Bu, karnınızın iyice büyümesiyle birlikte vücudunuzun, kas-iskelet sisteminin dengesini bozar. Başınızı ve omuzlarınızı geriye atarak dengelemeye çalışırsınız. Gebe olduğunuzu fark etmeyen kimse kalmasın diye göbeğinizi ileri doğru çıkarmanız sorunu daha da karmaşıklaştırır. Sonuç, belinizdeki yay şeklinin daha da belirgin hale gelmesi, sırt kaslarının gerilmesi ve ağrıdır.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları hekiminize veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı sizin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağınızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçanızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaksızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, hatta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtınızın gerilmesine izin vermeyin. Başınızın üzerindeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer sizin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Ağrıyla uğraşmak yerine onu azaltabilirsiniz. Her zamanki gibi en iyi yaklaşım baştan önlem almaktır: gebeliği güçlü karın kasları, iyi bir vücut duruşu ve vücut mekaniğini bilerek karşılamaktır. Gebeliğin yol açtığı sırt arılarını en aza indirecek olan vücut mekaniklerini öğrenmek için henüz çok geç değil.
Kilo artışınızı önerilen sınırlar içinde tutmaya çalışın. Fazla kilolar, sırtınıza yalnızca ezici bir yük yükler.
Çok yüksek topuklu veya çok düz ayakkabılar giymeyin. Bazı doktorlar ideal bir vücut dengesi için 5 cm.'lik topuk önerirler. Gebelikteki bacak ve sırt sorunlarını azaltmak üzere üretilmiş ayakkabı ve ayakkabı enstrümanları vardır. Bunları hekiminize veya ayakkabı mağazanızdaki satıcıya sorun.
Ağır yük (paket, çocuk, çamaşır, kitap vb.) kaldırmanın uygun yöntemini öğrenin. Birdenbire kaldırmayın. Ayaklarınızla omuzlarınız arasındaki uzaklık olabildiğince büyük olacak şekilde durun. Dizleri bükün, sırtınızı bükmeyin ağırlığı belinizle değil bacak ve kollarınızla kaldırın. Eğer sırt ağrısı sizin için sorunsa, taşıdığınız yük miktarını azaltın. Eğer alışverişten dönerken ağır bir paketi taşımak zorunda kalırsanız kucağınızda ağır bir yük taşımak yerine bu paketleri iki torbaya bölün ve her iki elinizde birer torba taşıyın.
Çok uzun süre ayakta durmamaya çalışın. Eğer çok uzun süre ayakta durmak zorundaysanız, bir ayağınızı sırtın alt bölgesinin gerilmesini önlemek için, ufak bir taburenin üstüne koyarak dizinizi bükün. Yemek pişirirken veya bulaşık yıkarken olduğu gibi, sert yüzeyli bir zeminde ayakta dururken, ayağınızın altına ufak bir tabure koyun. Sırt ağrısını önleyici pozisyon alın.
Nazikçe oturun. Oturmak, omurgaya başka bir faaliyetten çok daha fazla basınç uygulanmasına neden olur, öyleyse doğru yapmak için özen göstermeye değer. Mümkünse, içine çökmeyen sert bir döşemesi olan, düzgün arkalığı ve kollarıyla (kollarını kalkmanıza yardımcı olması için kullanın) yeterli destek sağlayan bir sandalyede oturmanızdır. Arkalıksız bir tabure ya da banka hiç oturmayın. Ne zaman olursa olsun, asla bacak bacak üstüne atmayın. Bacak bacak üstüne atmak yalnızca dolaşım sorununuzu artırmakla kalmaz, kalçanızın sırt ağrılarınızı artıracak şekilde ileri doğru itilmesine de yol açar. Mümkünse bacaklarınız biraz yüksekte duracak şekilde oturun. Araba kullanırken koltuğunuzu öne çekin ki diziniz bükülebilsin.
Çok uzun süre oturmak yanlış oturmak kadar sakıncalıdır. Arada yürüme veya gerinme molası olmaksızın bir saatten fazla oturmamaya çalışın, hatta bunu yarım saatle kısıtlamanız daha iyi olur.
Sert bir yatakta uyuyun, yumuşak bir yatağınız varsa, altına tahta koyun. Rahat bir yatış biçimi uyandığınızda hissedeceğiniz ağrıyı azaltır. Sabahları yataktan zıplayarak kalkmak yerine, önce bacaklarınızı yatağın kenarından sarkıtarak oturun. Sonra kalkın.
Hekiminize gebelik korsesinin size yardımcı olup olamayacağını sorun.
Tabakları rafa yerleştirmeye veya bir tabloyu duvara asmaya çalışırken sırtınızın gerilmesine izin vermeyin. Başınızın üzerindeki bir yere ulaşmaya çalışmak sırt kaslarınızı gerer.
Kas ağrılarınızı dindirmek için ısıtma pedi (havluyla sarılmış şekilde) kullanın veya ılık duş alın.
Gevşemesini öğrenin. Pek çok sırt sorunu stresle artar. Eğer sizin için de böyleyse, ağrı atakları sırasında gevşeme alıştırmaları yapın.
Karın kaslarınızı güçlendirecek basit alıştırmalar yapın.
Etiketler:
Gebelik,
Hamilelik,
hamilelik sorunları
HAMİLELİKTE EL VE AYAKLARDA ŞİŞLİK
Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir döneminde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda, günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, diz altı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu göz önüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
PREEKLAMSİ
Bu durum gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının yüksek olması ve idrarda protein bulunması ile tanınır. Preeklamsi bulguları her zaman açıkça anlaşılmayabilir. Ancak genellikle baş ağrısı, bulanık görme, karnın üst bölgesinde ağrı ve açıklanamayan bir sıkıntı hali olabilir. Ciddi durumlarda nöbet görülebilir.
Yüzde ve ellerde ödem (su birikimine bağlı şişlik) olması preeklamsinin erken belirtileridir. Ancak ödem, gebelikte pek çok kadında görülen bir durum olduğundan yanıltıcı olabilir. Daha güvenilir olan ve bu nedenle de gebelik sırasında DİKKATLE İZLENMESİ GEREKEN bir diğer kriter ise aşırı kilo alımıdır.
Preeklamsi olsun veya olmasın, KAN BASINCI DA gebelik sırasında mutlaka düzenli olarak izlenmelidir.
Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.
Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, diz altı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu göz önüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.
Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.
Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.
PREEKLAMSİ
Bu durum gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının yüksek olması ve idrarda protein bulunması ile tanınır. Preeklamsi bulguları her zaman açıkça anlaşılmayabilir. Ancak genellikle baş ağrısı, bulanık görme, karnın üst bölgesinde ağrı ve açıklanamayan bir sıkıntı hali olabilir. Ciddi durumlarda nöbet görülebilir.
Yüzde ve ellerde ödem (su birikimine bağlı şişlik) olması preeklamsinin erken belirtileridir. Ancak ödem, gebelikte pek çok kadında görülen bir durum olduğundan yanıltıcı olabilir. Daha güvenilir olan ve bu nedenle de gebelik sırasında DİKKATLE İZLENMESİ GEREKEN bir diğer kriter ise aşırı kilo alımıdır.
Preeklamsi olsun veya olmasın, KAN BASINCI DA gebelik sırasında mutlaka düzenli olarak izlenmelidir.
30 Ekim 2008 Perşembe
4 Ways For Fresh Fruits For Your Diets
You can enjoy fresh fruits as they come: whole or perhaps sliced. But with minimal work, you can transform fresh fruit into lively snacks, side dishes, desserts and meals. Here are 10 ways to reinvent and rediscover these sweet options.
Peach honey spread. In a bowl, add 1 sliced peach, 2 tablespoons honey and 1/2 teaspoon cinnamon. Mash with a fork until the mixture is the consistency of chunky applesauce. Serve as a topping for pancakes or French toast, or serve it over roast chicken or pork.
Frozen fruity pops. In a blender, add sliced strawberries and bananas, 1/4 cup orange juice, and 3/4 cup low-fat strawberry yogurt. Blend until smooth. Pour into 2- to 3-ounce molds or paper cups with sticks placed in the centers. Freeze for 3 hours or until completely frozen.
Romaine and fresh strawberry salad. Combine 2 cups romaine lettuce and 1/2 cup sliced strawberries in a bowl. Drizzle with 1 1/2 tablespoons raspberry vinaigrette dressing and toss well. Sprinkle with 1 tablespoon cashews.
Blueberry-banana smoothie. In a blender, add 2 fresh or frozen bananas, 1/2 cup fresh or frozen blueberries, and 1 cup low-fat vanilla yogurt. Blend until smooth.
Peach honey spread. In a bowl, add 1 sliced peach, 2 tablespoons honey and 1/2 teaspoon cinnamon. Mash with a fork until the mixture is the consistency of chunky applesauce. Serve as a topping for pancakes or French toast, or serve it over roast chicken or pork.
Frozen fruity pops. In a blender, add sliced strawberries and bananas, 1/4 cup orange juice, and 3/4 cup low-fat strawberry yogurt. Blend until smooth. Pour into 2- to 3-ounce molds or paper cups with sticks placed in the centers. Freeze for 3 hours or until completely frozen.
Romaine and fresh strawberry salad. Combine 2 cups romaine lettuce and 1/2 cup sliced strawberries in a bowl. Drizzle with 1 1/2 tablespoons raspberry vinaigrette dressing and toss well. Sprinkle with 1 tablespoon cashews.
Blueberry-banana smoothie. In a blender, add 2 fresh or frozen bananas, 1/2 cup fresh or frozen blueberries, and 1 cup low-fat vanilla yogurt. Blend until smooth.
Etiketler:
Diets,
diyet önerileri,
diyetler
Health Care,Acne Treatment,Alchol Treatment,Weight Loss
Acne prone skin needs special care. Here are the dos and don'ts of caring for skin with acne:
Acne Skin Care DOs
Gently wash your skin with warm water and a mild natural facial cleanser.
Washing your skin twice a day will help to remove debris and pollutants that could block pores.
Choose oil free cosmetics and beauty products.
Regular make up contains fatty acids that are higher in fat than the fatty acids in your skin.
Look for organic cosmetics that are made for sensitive or acne prone skin.
Acne Skin Care DONTs
Over wash your skin. Excessive scrubbing will aggravate acne and more causes blemishes to open up and spread.
Pick your skin. Never pick, squeeze or abrade your acne blemishes. Squeezing a pimple or other blemish can cause permanent scarring. And breaking the scar can allow a secondary bacterial infection to take hold.
Smoke. Cigarette smoke is a toxin that is destructive to the organs both inside and outside the body.
Use skin toners. Skin toners provide extra cleansing to skin, but they are made of very drying ingredients such as alcohol and acetone that could be damaging to skin.
Expose your skin to sun. Many people think that sunlight will improve acne. And while it's true that some sun exposure may help dry up surface acne blemishes, prolonged sun exposure can damage skin and make acne worse in the long run.
Acne Skin Care DOs
Gently wash your skin with warm water and a mild natural facial cleanser.
Washing your skin twice a day will help to remove debris and pollutants that could block pores.
Choose oil free cosmetics and beauty products.
Regular make up contains fatty acids that are higher in fat than the fatty acids in your skin.
Look for organic cosmetics that are made for sensitive or acne prone skin.
Acne Skin Care DONTs
Over wash your skin. Excessive scrubbing will aggravate acne and more causes blemishes to open up and spread.
Pick your skin. Never pick, squeeze or abrade your acne blemishes. Squeezing a pimple or other blemish can cause permanent scarring. And breaking the scar can allow a secondary bacterial infection to take hold.
Smoke. Cigarette smoke is a toxin that is destructive to the organs both inside and outside the body.
Use skin toners. Skin toners provide extra cleansing to skin, but they are made of very drying ingredients such as alcohol and acetone that could be damaging to skin.
Expose your skin to sun. Many people think that sunlight will improve acne. And while it's true that some sun exposure may help dry up surface acne blemishes, prolonged sun exposure can damage skin and make acne worse in the long run.
Etiketler:
Acne Skin Care,
akne,
cilt bakım ürünleri,
Cilt bakımı,
sivilce,
siyah noktalar
24 Ekim 2008 Cuma
Moneyweb
In een kort overzicht vind u hier de verschillende leenvormen. Voor de alle duidelijkheid staan hier de verschillen in het kort opgesomd.RekenvoorbeeldDe familie De Vries wil een lening aanvragen voor de verbouwing van de badkamer. Voor deze verbouwing willen ze € 5000,00 lenen. De familie De Vries wil zekerheid wat betreft de maandelijkse rente en wil tussentijds geen geld meer opnemen. Ze kiezen daarom voor een persoonlijke lening.Jan en Anita willen meer financiële bestedingsruimte. Tussentijds willen ze geld kunnen opnemen. Wanneer er meer geld beschikbaar is, willen ze ook de mogelijkheid hebben om meer af te lossen. Ze kiezen voor een doorlopend krediet.Lening vormenDoorlopend kredietWat is een doorlopend krediet?Een doorlopend krediet is er om over langere periode meer bestedingsruimte te hebben. U mag steeds geld opnemen tot aan de kredietlimiet, maar u mag ook minder opnemen.Tussentijds mag er altijd zonder boete worden afgelost. Dit krediet is handig wanneer u nog niet exact weet hoeveel geld u nodig heeft of wanneer u het geld nodig heeft. U betaald elke maand een vast bedrag aan rente en aflossing.Voordelen:- Alleen rente betalen over het opgenomen bedrag- Tussentijds extra geld aflossen (boetevrij)- Meestal een eigen bankpasOversluiten van een doorlopend krediet:U heeft een lening of misschien wel meerdere leningen lopen. Het is dan vaak voordeliger om uw huidige krediet(en) over te sluiten. In plaats van verschillende afschriften, komt alles dan op één handig overzicht.Tussentijds een extra krediet afsluiten:Wanneer u geen achterstand hebt opgelopen met betalen en uw financiële situatie laat het toe, is het mogelijk om een nieuwe lening af te sluiten voordat de vorige is afgelopen. Een deel van het bedrag dat u leent, wordt dan gebruikt voor de aflossing van de vorige overeenkomst(en).Verhogen doorlopend kredietHet kan voorkomen dat naast uw doorlopend krediet nog behoefte is aan een extra financiële reserve. U kunt er dan voor kiezen om het bestaande krediet open te breken en vervolgens uw krediet te verhogen.Persoonlijke leningWat is een persoonlijke leningBij de persoonlijke lening krijgt u in één keer de beschikking over het geleende bedrag. Wanneer u een persoonlijke lening afsluit, weet u precies wanneer de lening eindigt. U spreekt namelijk van tevoren een looptijd af. Zo spreekt u bij een persoonlijk krediet eenmalig een leenbedrag en een looptijd af. U krijgt dit bedrag in één keer op uw rekening gestort. Vervolgens betaald u maandelijks een vast bedrag aan rente en aflossing. In tijden van rentestijgingen biedt een persoonlijk krediet u zekerheid, want uw rente blijft ongewijzigd! Zo weet u precies waar u aan toe bent.Bent u van plan een nieuwe auto of caravan te kopen? Of wordt het tijd voor nieuwe meubels? Wellicht heeft u hiervoor gespaard, maar is het genoeg? Wanneer u extra geld nodig heeft, maar graag overzicht houdt in uw financiën, is een persoonlijke lening voor u een oplossing!Voordelen:- Uitbetaling direct ineens- Vast rentepercentage- Vast maandbedrag- Vaste looptijdVaste renteWanneer de rente stijgt is een persoonlijke lening ideaal. Mocht de rente stijgen, dan heeft dit geen enkele invloed op de persoonlijke lening. Deze rente blijft ongewijzigd.Stel u koopt een auto. Bij een persoonlijke lening spreekt u van tevoren af wat de looptijd van de lening is. U kunt deze lening bijvoorbeeld afstemmen op de levensduur van uw auto. Hierdoor voorkomt u dat de auto al is afgeschreven, maar u nog steeds moet betalen aan uw persoonlijke lening.SpaarkredietEen spaarkrediet is een doorlopend krediet, gekoppeld aan een kapitaalverzekering.Doorgaans betaald u voor een doorlopend krediet maandelijks een bedrag aan rente en aflossing. Bij een spaarkrediet betaald u echter alleen rente, die wordt berekend over het bedrag dat u heeft opgenomen. Gedurende de gehele looptijd kunt u tot uw kredietlimiet bedragen blijven opnemen.Daarnaast betaald u een maandelijkse premie voor een kapitaalverzekering.Met deze verzekering kunt u een kapitaal opbouwen om de lening af te lossen.Dit gebeurt met een kapitaalverzekering bij een gerenommeerde verzekeringsmaatschappij. De uitkering is gelijk aan de eindwaarde van de participaties en dus afhankelijk van de koersontwikkeling.RentekredietEen rentekrediet is een leenvorm voor particulieren die veel lijkt op een doorlopend krediet. Het grootste verschil is dat men bij een rentekrediet niet verplicht wordt om maandelijks af te lossen. Daardoor is het rentekrediet de leenvorm met de laagste maandlast. Deze leenvorm wordt ook vaak gebruikt om geld achter de hand te hebben, zoals bij een verbouwing of restauratie van bijvoorbeeld een oldtimer of ander duur verzamelobject. De looptijd van een rentekrediet is in principe oneindig. U lost immers niets af en betaald alleen rente. Ingezetenen van Nederland van 18 tot 65 jaar met een vast inkomen, wat niet mag bestaan uit een uitkering van de sociale dienst of de WW, kunnen in aanmerking komen voor een rentekrediet.
22 Ekim 2008 Çarşamba
saç bakımı için doğal karışımlar
1- Soyulmuş yarım avokadoyu iyice ezin. İçine 2 adet bıldırcın yumurtası, bir çorba kaşığı susamyağı koyup karıştırın ve saç diplerinize sürün. Streç filmle sarıp iki saat bekletin. Ardından saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın. Bu kürü haftada bir tekrarlayın.
2- Saç diplerinizin masaja ihtiyacı olabilir. Her gün 3 dakika masaj uygulayın. Ayrıca bir de tarif vereceğim: Bir su bardağı suda 4 yaprak defne, birkaç yaprak aynısafa ve biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Su yarıya indiğinde süzün ve suyuna bir kahve fincanı iyi zeytinyağı, bir çay kaşığı deniz tuzu katın. Karışımı saç diplerinize boya sürer gibi sürüp, uçlara doğru tarayın. Streç filmle sarıp 3 saat kadar bekletin. Bunu haftada bir uygulayın.
3- Yarım kahve fincanı soya yağı, iki çorba kaşığı badem yağı, bir çay kaşığı deniz tuzu ve bir tatlı kaşığı elma sirkesini benmari usulü ısıtın. Karışımı saç diplerine boya sürer gibi sürün ve masaj yapın. Ardından streç filmle sarıp iki saat kadar bekletin.
• Saç derinize ve saçlarınıza hindistancevizi sütü veya aloe vera jeliyle masaj yapın. Bunu başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, ılık suyla durulayın. Haftada 3 kez tekrarlayın.
• Saç derinize ve saçlarınıza bal ve yumurtanın sarısıyla masaj yapın. Başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, durulayın.
• 2-3 hafta boyunca, her öğünde bir bardak suya bir çay kaşığı elma sirkesi karıştırarak için.
Saçlarınızı beslemek için elma sirkesi ve adaçayını karıştırarak, saçınızı bu karışımla durulayın. • Sıcak zeytinyağı, bal ve 1 çay kaşığı toz halinde tarçını karıştırıp macun haline getirdikten sonra, banyodan önce 15 dakika boyunca uygulayın.
• Saçların azaldığı kısımları kızarana dek soğanla ovun, ardından da bal sürün.
• Eşit miktarda ılık keneotu ve badem yağını karıştırıp, haftada bir saç derinize masaj yapın.
• Misket limonu çekirdekleri ile kara biber tohumlarını bira suyun içinde eşit sayıda öğütün ve düzenli olarak saç deriniz üzerine uygulayın.
• 1 fincan hardal yağını 4 çorba kaşığı kına yaprağı ile kaynatın. Süzdükten sonra kalan sıvıyı bir şişeye doldurun ve saç derinize düzenli olarak
Saç beyazlaması sorunu yaşayanlara öneriler.Ceviz kabuklarını iyice dövüp püre haline getirin. Diğer taraftan bir tutam ceviz yaprağını yarım litre suda kaynatın, 20 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Sonra süzüp içine ezdiğiniz ceviz kabuklarından bir çorba kaşığı katın. Karışımı şaçlarınıza sürüp bir saat bekletin. Bunu haftada bir gün uygularsanız saçrenginiz değişir, koyulaşır.
Saçların Sağlıklı Uzaması İçin:
150 Gr.Sığır İliği100 Gr.Hindistan cevizi içi
Yapılışı :Kemik iliğini haşlayıniçine öğütülmüş hindistan cevizini karıştırınIlık ılık saç diplerinize yedirerek sürünHaftada 1 kez
Yağlı Saçlar İçin :
Bir tutam biberiye ve bir tutam kekiği 250 gram kaynar suda çay gibi demleyip, süzün.Sıvıyı temiz saç diplerine sürün.
Dökülen Saçlar İçin :
BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.
Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.
Saçınız dökülüyorsa:
20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.
Saç Diplerinde Kaşıntı İçin:
11 Adet yumurta sarısı1 çorba kaşığı Alkol1 çorba kaşığı Hint Yağı1 çay kaşığı tuz
Yukarıda ki malzemeleri karıştırıp, saç diplerine sürün. İki saat beklettikten sonra saçınızı durulayın.
Saç Diplerinde Kaşıntı İçin-2:
Beş adet aspirini dövüp, maden suyu ile karıştırın. Karışımı saç diplerine sürün ve 15 dk. sonra durulayın.BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.
Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.
Saçınız dökülüyorsa: 20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.
Ağaran Saçlar İçin:
Taze cevizin dış kabuklarını az suyla haşlayın, içine ısıtılmış yarım kahve fincabı zeytin yağı ve bir tatlı kaşığı kuru maya katın 2 saat saçınızda bekletin.
Zayıf Saçlar İçin2 Yumurta sarısını çıprtıktan sonra 1 çorba kaşığı zeytin yağı, 1 tatlı kaşığı gliserin, 2 çorba kaşığı elma sirkesi ile karıştırın saçınız ıslakken bu karışımı uygulayın, 20 dk. beklettikten sonra durulayın.
Dökülen Saçlar İçin-1:
Saçlar sıkıntıdan dökülebilir, bu yüzden stressten uzak durun, eğer saçlarınız aşırı dökülüyorsa doktora görünmelisiniz.
1 Su bardağı zeytinyağı, 1 tutam dere otu, 1 sap tarçın çubuğu ve biberiye yağını benmari usulü 5 dakika kaynatın. 15 dk. demlendikten sonra karışımı süzüp içerisine 1 tatlı kaşığı kuru maya karıştırın. Karışımı saçınıza sürüp 2 saat bekletin.
Saç Bakımı:
Eşit miktarda ki susam yağı, ceviz yağı ve çörek otu karışımına birer kapsül E-B vitamini kırın, sonra da bir kapakçamterebentin ekleyin. Elde ettiğiniz karışımı saç diplerine sürün ve saçınızı streç filmle sararak iki saat bekleyin. Sürenin sonunda da saçınızı uygun bir şampuanla yıkayın.
Dökülen Saçlar için-2:
Defne yağı, badem yağı ve avakado yağını eşit miktarda karıştırıp, saçınıza sürün. 2 saat beklettikten sonra uygun şampuanla yıkayın.
2- Saç diplerinizin masaja ihtiyacı olabilir. Her gün 3 dakika masaj uygulayın. Ayrıca bir de tarif vereceğim: Bir su bardağı suda 4 yaprak defne, birkaç yaprak aynısafa ve biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Su yarıya indiğinde süzün ve suyuna bir kahve fincanı iyi zeytinyağı, bir çay kaşığı deniz tuzu katın. Karışımı saç diplerinize boya sürer gibi sürüp, uçlara doğru tarayın. Streç filmle sarıp 3 saat kadar bekletin. Bunu haftada bir uygulayın.
3- Yarım kahve fincanı soya yağı, iki çorba kaşığı badem yağı, bir çay kaşığı deniz tuzu ve bir tatlı kaşığı elma sirkesini benmari usulü ısıtın. Karışımı saç diplerine boya sürer gibi sürün ve masaj yapın. Ardından streç filmle sarıp iki saat kadar bekletin.
• Saç derinize ve saçlarınıza hindistancevizi sütü veya aloe vera jeliyle masaj yapın. Bunu başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, ılık suyla durulayın. Haftada 3 kez tekrarlayın.
• Saç derinize ve saçlarınıza bal ve yumurtanın sarısıyla masaj yapın. Başınızda yarım saat kadar tuttuktan sonra, durulayın.
• 2-3 hafta boyunca, her öğünde bir bardak suya bir çay kaşığı elma sirkesi karıştırarak için.
Saçlarınızı beslemek için elma sirkesi ve adaçayını karıştırarak, saçınızı bu karışımla durulayın. • Sıcak zeytinyağı, bal ve 1 çay kaşığı toz halinde tarçını karıştırıp macun haline getirdikten sonra, banyodan önce 15 dakika boyunca uygulayın.
• Saçların azaldığı kısımları kızarana dek soğanla ovun, ardından da bal sürün.
• Eşit miktarda ılık keneotu ve badem yağını karıştırıp, haftada bir saç derinize masaj yapın.
• Misket limonu çekirdekleri ile kara biber tohumlarını bira suyun içinde eşit sayıda öğütün ve düzenli olarak saç deriniz üzerine uygulayın.
• 1 fincan hardal yağını 4 çorba kaşığı kına yaprağı ile kaynatın. Süzdükten sonra kalan sıvıyı bir şişeye doldurun ve saç derinize düzenli olarak
Saç beyazlaması sorunu yaşayanlara öneriler.Ceviz kabuklarını iyice dövüp püre haline getirin. Diğer taraftan bir tutam ceviz yaprağını yarım litre suda kaynatın, 20 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Sonra süzüp içine ezdiğiniz ceviz kabuklarından bir çorba kaşığı katın. Karışımı şaçlarınıza sürüp bir saat bekletin. Bunu haftada bir gün uygularsanız saçrenginiz değişir, koyulaşır.
Saçların Sağlıklı Uzaması İçin:
150 Gr.Sığır İliği100 Gr.Hindistan cevizi içi
Yapılışı :Kemik iliğini haşlayıniçine öğütülmüş hindistan cevizini karıştırınIlık ılık saç diplerinize yedirerek sürünHaftada 1 kez
Yağlı Saçlar İçin :
Bir tutam biberiye ve bir tutam kekiği 250 gram kaynar suda çay gibi demleyip, süzün.Sıvıyı temiz saç diplerine sürün.
Dökülen Saçlar İçin :
BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.
Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.
Saçınız dökülüyorsa:
20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.
Saç Diplerinde Kaşıntı İçin:
11 Adet yumurta sarısı1 çorba kaşığı Alkol1 çorba kaşığı Hint Yağı1 çay kaşığı tuz
Yukarıda ki malzemeleri karıştırıp, saç diplerine sürün. İki saat beklettikten sonra saçınızı durulayın.
Saç Diplerinde Kaşıntı İçin-2:
Beş adet aspirini dövüp, maden suyu ile karıştırın. Karışımı saç diplerine sürün ve 15 dk. sonra durulayın.BUĞDAY çimini ezip, suyunu çıkarın. Bu suya zeytinyağı ekleyip, saç diplerinize sürün. Böylece saçınızın kuvvetli çıkmasını sağlamış olursunuz.
Eşit orandan servi, biberiye, ardıç, zeytinyağını (saçta boya varsa bir yumurta sarısı da) ekleyin. Karışımı saçınıza sürün.
Saçınız dökülüyorsa: 20 gram çörek otunu öğütüp, 20 gram susam yağı ve 10 defne yağı ile karıştırın. Saçınıza sürüp, bir havluyla sararak iki saat bekletin.
Ağaran Saçlar İçin:
Taze cevizin dış kabuklarını az suyla haşlayın, içine ısıtılmış yarım kahve fincabı zeytin yağı ve bir tatlı kaşığı kuru maya katın 2 saat saçınızda bekletin.
Zayıf Saçlar İçin2 Yumurta sarısını çıprtıktan sonra 1 çorba kaşığı zeytin yağı, 1 tatlı kaşığı gliserin, 2 çorba kaşığı elma sirkesi ile karıştırın saçınız ıslakken bu karışımı uygulayın, 20 dk. beklettikten sonra durulayın.
Dökülen Saçlar İçin-1:
Saçlar sıkıntıdan dökülebilir, bu yüzden stressten uzak durun, eğer saçlarınız aşırı dökülüyorsa doktora görünmelisiniz.
1 Su bardağı zeytinyağı, 1 tutam dere otu, 1 sap tarçın çubuğu ve biberiye yağını benmari usulü 5 dakika kaynatın. 15 dk. demlendikten sonra karışımı süzüp içerisine 1 tatlı kaşığı kuru maya karıştırın. Karışımı saçınıza sürüp 2 saat bekletin.
Saç Bakımı:
Eşit miktarda ki susam yağı, ceviz yağı ve çörek otu karışımına birer kapsül E-B vitamini kırın, sonra da bir kapakçamterebentin ekleyin. Elde ettiğiniz karışımı saç diplerine sürün ve saçınızı streç filmle sararak iki saat bekleyin. Sürenin sonunda da saçınızı uygun bir şampuanla yıkayın.
Dökülen Saçlar için-2:
Defne yağı, badem yağı ve avakado yağını eşit miktarda karıştırıp, saçınıza sürün. 2 saat beklettikten sonra uygun şampuanla yıkayın.
Etiketler:
SAÇ BAKIMI,
saç bakımının püf noktaları,
saç dökülmesi,
saç maskesi,
şifalı bitkiler
21 Ekim 2008 Salı
Saç bakımının püf noktaları
Saç bakımı günümüzde başlı başına bir uzmanlık alanı ve iş alanı haline gelmiş olsa da kendi çabanızla yapabileceğiniz bazı şeyler var. İşte bunlardan bazıları...
Kuru saçlar
Kuru saçların neme ihtiyacı vardır, bu nedenle etkili bir saç kremi her şampuanın kesinlikle olmazsa olmazı. Saçınızın kökleri dışında her yanına boydan boya uygulayın. Yaklaşık üç dakika bekleyin, ardından kayganlığı gidinceye dek durulayın.
Saç maskeleri ışıltıyı artırmak için muhteşem bir çözüm, ancak saçta beş dakikadan uzun süre bekletildiği takdirde işe yarar.
Kimyasal maddeler ve saç kurutma makinesiyle aşırı derecede kurutma en aza indirilmeli. Öte yandan gölge ve renk, gereğince yapılırsa ışıltıyı ve saçın kalitesini artırabilir. Kullanılan ürünlerdeki peroksit düzeyinin de az olmasına dikkat edilmeli.
Boyamadan sonra saç renginin korunması için, daima boyalı saçlar için geliştirilen ürünler kullanılmalı. Bu ürünler alkol içermez ve pH dengesini korur, böylece saçın fazla kurumasının önüne geçilir.
İnce ve cansız saçlar
Saç serumları kırılan uçları düzleştirmede son derece işe yarar. Parmaklarınızın arasına bir damla alarak yıpranmış saç uçlarına uygulayın.
Hacimsiz saçlar çoğu zaman fazla ürünün, özellikle de saç kremlerinin kullanması sonucu ortaya çıkar. Daha hafif bir ürüne geçin ya da birkaç gün boyunca hiç kullanmayın.
Saçlara hacim ve hareket kazandırmak amacıyla, saç diplerine (geri kalan yerlere değil) köpük sıkın. Saç kurutma makinesiyle şöyle bir kurutun.
Yağlı saçlar
Saç derisinde biriken sebum adlı yağ hücrelerinin fazlalığı düzensiz şampuanlama, terleme ya da hormonal dengesizlikten kaynaklanıyor olabilir. Saç derisindeki bezlerden gelen salgılar saç tellerinin üzerini kaplar, toz ve kirler saçta toplanır, böylece saçınız yağlı, cansız ve donuk bir görünüme bürünür. Çaresi: saçınızı her gün arındırıcı bir şampuanla yıkayın. Krem içermeyen şampuanlardan kullanın.
Dalgalı saç
Saç türleri arasında en yaygın olanı budur. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60 ı değişen oranlarda dalgalı saça sahiptir. Dalgalı saç genellikle kuru olur, bu nedenle nemlendirici içeren şampuan ve kremlere gerek vardır.
Islak saça uygulanan serumlar saç tellerini yumuşatır.
Serum ve köpükler saçtaki kıvrımları vurgular.
Saçın ıslakken düz taranması, jöle sürülmesi ve kendi kendine kurumaya bırakılması da izlenebilecek başka bir yöntemdir.
Saçla ilgili önemli ipuçları
Saçınızın sağlığını yitirecek kadar kötüleşmesine izin vermeyin. Güneşten kaçının, özellikle de saçınız boyalıysa...
Her zaman nazik şampuanlar ya da kremler kullanın. Saç tipinize ya da saçınızın durumuna uygun ürünler seçin.
Saçınızı sert havlularla kurulamak dalgaları kıvırcık hale getirebilir.
Saç tipinizden emin değilseniz kuaförünüze ya da uzman tehşhisine başvurun.
Saç kesiminin önemi
İnce telli ve düz saçlar cesaret ister
Saçınızı omuzlarınızdan aşağıya uzatmayın; zekice kesilmiş katlar saçınızı daha kalın göstererek hareket kazandırır. Yüz şeklinize uygun bir perçem de iyi fikirdir.
Kalın ve sert saçlar
En kolay saç tiipi, ama sürekli bakım ve kontrol gerektirir. Fazla kısa kesmeyin, yoksa çim adama benzersiniz.
Dalgalı saçlar
İnceden kalına doğru uzanır, bu yüzden kesim ve uzunluk tamamen yüz şekline bağlıdır. Ne kadar uzatırsanız, dalgaları o kadar azalır.
Kıvırcık saçlar
Bu saçların yapısı büyük çeşitlilik gösterir, ancak önünüzdeki seçenekler sınırlıdır. Doğal haliyle bırakın, iyi bakın ve örme, topuz gibi stil tekniklerini öğrenin ya da düz hale getirin. Bu sonuncusu kimyasal işlem gerektirdiğinden, saçınızı sağlıklı tutmak için sürekli bakım uygulamanız gerekecek. Düzleştirme işlemini profesyonellere bırakmanız en iyisi.
Kuru saçlar
Kuru saçların neme ihtiyacı vardır, bu nedenle etkili bir saç kremi her şampuanın kesinlikle olmazsa olmazı. Saçınızın kökleri dışında her yanına boydan boya uygulayın. Yaklaşık üç dakika bekleyin, ardından kayganlığı gidinceye dek durulayın.
Saç maskeleri ışıltıyı artırmak için muhteşem bir çözüm, ancak saçta beş dakikadan uzun süre bekletildiği takdirde işe yarar.
Kimyasal maddeler ve saç kurutma makinesiyle aşırı derecede kurutma en aza indirilmeli. Öte yandan gölge ve renk, gereğince yapılırsa ışıltıyı ve saçın kalitesini artırabilir. Kullanılan ürünlerdeki peroksit düzeyinin de az olmasına dikkat edilmeli.
Boyamadan sonra saç renginin korunması için, daima boyalı saçlar için geliştirilen ürünler kullanılmalı. Bu ürünler alkol içermez ve pH dengesini korur, böylece saçın fazla kurumasının önüne geçilir.
İnce ve cansız saçlar
Saç serumları kırılan uçları düzleştirmede son derece işe yarar. Parmaklarınızın arasına bir damla alarak yıpranmış saç uçlarına uygulayın.
Hacimsiz saçlar çoğu zaman fazla ürünün, özellikle de saç kremlerinin kullanması sonucu ortaya çıkar. Daha hafif bir ürüne geçin ya da birkaç gün boyunca hiç kullanmayın.
Saçlara hacim ve hareket kazandırmak amacıyla, saç diplerine (geri kalan yerlere değil) köpük sıkın. Saç kurutma makinesiyle şöyle bir kurutun.
Yağlı saçlar
Saç derisinde biriken sebum adlı yağ hücrelerinin fazlalığı düzensiz şampuanlama, terleme ya da hormonal dengesizlikten kaynaklanıyor olabilir. Saç derisindeki bezlerden gelen salgılar saç tellerinin üzerini kaplar, toz ve kirler saçta toplanır, böylece saçınız yağlı, cansız ve donuk bir görünüme bürünür. Çaresi: saçınızı her gün arındırıcı bir şampuanla yıkayın. Krem içermeyen şampuanlardan kullanın.
Dalgalı saç
Saç türleri arasında en yaygın olanı budur. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60 ı değişen oranlarda dalgalı saça sahiptir. Dalgalı saç genellikle kuru olur, bu nedenle nemlendirici içeren şampuan ve kremlere gerek vardır.
Islak saça uygulanan serumlar saç tellerini yumuşatır.
Serum ve köpükler saçtaki kıvrımları vurgular.
Saçın ıslakken düz taranması, jöle sürülmesi ve kendi kendine kurumaya bırakılması da izlenebilecek başka bir yöntemdir.
Saçla ilgili önemli ipuçları
Saçınızın sağlığını yitirecek kadar kötüleşmesine izin vermeyin. Güneşten kaçının, özellikle de saçınız boyalıysa...
Her zaman nazik şampuanlar ya da kremler kullanın. Saç tipinize ya da saçınızın durumuna uygun ürünler seçin.
Saçınızı sert havlularla kurulamak dalgaları kıvırcık hale getirebilir.
Saç tipinizden emin değilseniz kuaförünüze ya da uzman tehşhisine başvurun.
Saç kesiminin önemi
İnce telli ve düz saçlar cesaret ister
Saçınızı omuzlarınızdan aşağıya uzatmayın; zekice kesilmiş katlar saçınızı daha kalın göstererek hareket kazandırır. Yüz şeklinize uygun bir perçem de iyi fikirdir.
Kalın ve sert saçlar
En kolay saç tiipi, ama sürekli bakım ve kontrol gerektirir. Fazla kısa kesmeyin, yoksa çim adama benzersiniz.
Dalgalı saçlar
İnceden kalına doğru uzanır, bu yüzden kesim ve uzunluk tamamen yüz şekline bağlıdır. Ne kadar uzatırsanız, dalgaları o kadar azalır.
Kıvırcık saçlar
Bu saçların yapısı büyük çeşitlilik gösterir, ancak önünüzdeki seçenekler sınırlıdır. Doğal haliyle bırakın, iyi bakın ve örme, topuz gibi stil tekniklerini öğrenin ya da düz hale getirin. Bu sonuncusu kimyasal işlem gerektirdiğinden, saçınızı sağlıklı tutmak için sürekli bakım uygulamanız gerekecek. Düzleştirme işlemini profesyonellere bırakmanız en iyisi.
16 Ekim 2008 Perşembe
Radon Thermal Kaplıca Kür Merkezi
Kaplıca tesisleri ağırlıklı olarak günübirlik kaplıca kür tedavileri veren günübirlik tesis niteliğindedir. Konaklama hizmetinde kullanılmak üzere mevcut 20 yatak kapasiteli 8 oda mevcuttur. Kaplıca alanında tedavi birimleri olarak 3 adet termal havuz balneoterapi tedavi birimleri olarak günübirlik kür merkezi faaliyetinde kullanılmaktadır.
Kür merkezine, Sağlık Bakanlığı tarafından 09.09.2004 tarih ve 24 sayı ile kaplıca tesisi işletme izni verilmiştir. Toplam 6016,97 mg/Lt. mineralizasyonu olan, sodyum klorürlü (tuzlu - sodyum 1167 mg/Lt., klorür 2602 mg/Lt), florürlü (1,6 mg/Lt.) karışık (mixed) nitelikte termomineralli sudur. Hekim kontrolünde banyo uygulamaları seklinde inflamatuvar romatizmal hastalıkların (romatiod artrit, ankilozan spondilit basta olmak üzere) kronik dönemlerinde; kronik bel agrisi, osteoartrit gibi noninflamatuvar eklem hastalıklarının; miyozit, tendinit, travma, fibromiyalji sendromu gibi yumuşak doku hastalıklarının tedavisinde tamamlayıcı tedavi unsuru olarak, Ortopedik operasyonlar, beyin ve sinir cerrahisi sonrası gibi uzun süreli hareketsiz kalma durumlarında mobilizasyon çalışmalarında, kronik dönemdeki seçilmiş nörolojik rahatsızlıklarda, cerebral palsy gibi hastalıkların tedavisinde rehabilitasyon amacıyla, stres bozukluğu, nörovejetatif distoniler örneklerindeki gibi genel stres bozukluklarında ve spor yaralanmalarında tamamlayıcı tedavi unsuru olarak; banyo ve helioterapi (günes banyosu) uygulamaları ile birlikte psöriasis örneğinde olduğu gibi döküntülü ve kasintili dermatolojik hastalıkların tedavisinde yardımcı/tamamlayıcı tedavi unsuru olarak; uygun partikül boyutlarının sağlayacak pulverizasyon yöntemleri kullanıldığında inhalasyon yoluyla solunum sisteminin kataral rahatsızlıklarında tamamlayıcı/destekleyici tedavi unsuru olarak kullanılabilir niteliktedir. Florür içermesi nedeni ile içme endikasyonu da bulunmasına karşın, kaynağın tuzlu su niteliğinde olmasından ötürü bu tür bir kullanım önerilmemektedir.
Adres :Termal sok. No: 24 Davutlar-Kuşadası/-Aydın
Tel : 0 256 657 11 05
Web : www.radonthermal.com
Kür merkezine, Sağlık Bakanlığı tarafından 09.09.2004 tarih ve 24 sayı ile kaplıca tesisi işletme izni verilmiştir. Toplam 6016,97 mg/Lt. mineralizasyonu olan, sodyum klorürlü (tuzlu - sodyum 1167 mg/Lt., klorür 2602 mg/Lt), florürlü (1,6 mg/Lt.) karışık (mixed) nitelikte termomineralli sudur. Hekim kontrolünde banyo uygulamaları seklinde inflamatuvar romatizmal hastalıkların (romatiod artrit, ankilozan spondilit basta olmak üzere) kronik dönemlerinde; kronik bel agrisi, osteoartrit gibi noninflamatuvar eklem hastalıklarının; miyozit, tendinit, travma, fibromiyalji sendromu gibi yumuşak doku hastalıklarının tedavisinde tamamlayıcı tedavi unsuru olarak, Ortopedik operasyonlar, beyin ve sinir cerrahisi sonrası gibi uzun süreli hareketsiz kalma durumlarında mobilizasyon çalışmalarında, kronik dönemdeki seçilmiş nörolojik rahatsızlıklarda, cerebral palsy gibi hastalıkların tedavisinde rehabilitasyon amacıyla, stres bozukluğu, nörovejetatif distoniler örneklerindeki gibi genel stres bozukluklarında ve spor yaralanmalarında tamamlayıcı tedavi unsuru olarak; banyo ve helioterapi (günes banyosu) uygulamaları ile birlikte psöriasis örneğinde olduğu gibi döküntülü ve kasintili dermatolojik hastalıkların tedavisinde yardımcı/tamamlayıcı tedavi unsuru olarak; uygun partikül boyutlarının sağlayacak pulverizasyon yöntemleri kullanıldığında inhalasyon yoluyla solunum sisteminin kataral rahatsızlıklarında tamamlayıcı/destekleyici tedavi unsuru olarak kullanılabilir niteliktedir. Florür içermesi nedeni ile içme endikasyonu da bulunmasına karşın, kaynağın tuzlu su niteliğinde olmasından ötürü bu tür bir kullanım önerilmemektedir.
Adres :Termal sok. No: 24 Davutlar-Kuşadası/-Aydın
Tel : 0 256 657 11 05
Web : www.radonthermal.com
15 Ekim 2008 Çarşamba
krediet,bank
Krediet Direct is de Online Supermarkt voor krediet en wij zijn van mening dat u zonder bezoek thuis uw krediet kunt samenstellen.
Het is een nieuw concept op het gebied van krediet via internet in Nederland. U kiest afhankelijk van uw aankoop de gewenste lening en vervolgens kiest u voor een Persoonlijke Lening of een Doorlopend Krediet (behalve in de rubriek minder dan € 3.000).
U kunt vrijblijvend de verschillende verzekeringen (met maandelijkse premie) die bij u passen, afsluiten.
U krijgt zonder uw persoonlijke gegevens in te vullen een offerte die u zelf kunt printen.
Als u met de offerte akkoord gaat, vult u het aanvraagformulier in.
Na enkele minuten, krijgt u een antwoord online. Als uw aanvraag goedgekeurd is, kunt u zelf uw contract uitprinten.
Het Krediet Direct Idee
De online supermarkt voor krediet
Flexibele financieringen aangepast aan uw besteding.
Online gratis offerte in 10 seconden zonder uw gegevens in te vullen.
U doet zelf uw aanvraag thuis, u print zelf uw contract.
U krijgt geen bezoek thuis.
100% Nederlandse maatschappij binnen één van de grootste Europese spelers (Crédit Agricole Group).
Het is een nieuw concept op het gebied van krediet via internet in Nederland. U kiest afhankelijk van uw aankoop de gewenste lening en vervolgens kiest u voor een Persoonlijke Lening of een Doorlopend Krediet (behalve in de rubriek minder dan € 3.000).
U kunt vrijblijvend de verschillende verzekeringen (met maandelijkse premie) die bij u passen, afsluiten.
U krijgt zonder uw persoonlijke gegevens in te vullen een offerte die u zelf kunt printen.
Als u met de offerte akkoord gaat, vult u het aanvraagformulier in.
Na enkele minuten, krijgt u een antwoord online. Als uw aanvraag goedgekeurd is, kunt u zelf uw contract uitprinten.
Het Krediet Direct Idee
De online supermarkt voor krediet
Flexibele financieringen aangepast aan uw besteding.
Online gratis offerte in 10 seconden zonder uw gegevens in te vullen.
U doet zelf uw aanvraag thuis, u print zelf uw contract.
U krijgt geen bezoek thuis.
100% Nederlandse maatschappij binnen één van de grootste Europese spelers (Crédit Agricole Group).
GÖZ ALTI MASKESİ
göz altı maskesi
1- 1çay kaşığı arı sütü
2- 2 damla kayısı yağı
3- 1 damla buğday özü yağı
4- 1 Evitamini kapsülü
MALZEMELERİ KARIŞTIRIN VE GÖZ ALTINIZA SÜRÜN .20 DAK BEKLETTİKTEN SONRA ILIK SU İLE TEMİZLEYİN. hassas ve duyarlı ciltlerde çok sık bu karışımı yapmayın.
1- 1çay kaşığı arı sütü
2- 2 damla kayısı yağı
3- 1 damla buğday özü yağı
4- 1 Evitamini kapsülü
MALZEMELERİ KARIŞTIRIN VE GÖZ ALTINIZA SÜRÜN .20 DAK BEKLETTİKTEN SONRA ILIK SU İLE TEMİZLEYİN. hassas ve duyarlı ciltlerde çok sık bu karışımı yapmayın.
Etiketler:
cilt bakım ürünleri,
Cilt bakımı,
cilt maskeleri,
gözaltı maskesi
13 Ekim 2008 Pazartesi
M.Ayurveda Ne Demektir,Amacı Nedir?
M. Ayurveda Ne Demektir, Amacı Nedir?
Şu an yeni bir tıp dalı olarak bilinen Ayurveda, aslında binlerce yıl öncesine dayanan Hindistan kökenli en eski tıp sistemlerinden biridir. Ancak başta Amerika'lılar olmak üzere batılılarca tekrar gözden geçirilmiş ve modernize edilmiştir. 1990 yılı Ocak ayında, dünyada birçok ülkenin bir referans merkezi olarak kabul ettiği Amerikan Konseyi'nce, legal, tavsiye edilecek bir tıp dalı olarak kabul edilmiştir.
Günümüzde Ayurveda'nın popülerlik kazanması, Ayurveda adı altında eksik ve hatalı uygulamaların yapılmasına da yol açmaktadır. Örneğin, tuzlu su içirip kusturmak gibi. Benim uygulamakta olduğum Ayurveda ise, Maharishi Mahesh Yogi'nin önderliğinde modernize edilmiş, bilimsel olan ve sadece tıp doktorlarına öğretilen Ayurveda'dır.
Kelime anlamı olarak (Ayur) yaşam ve (Veda) bilgi, yani yaşam bilgisi demektir. Amaçları hayatı uzatmak, mükemmel sağlığı yaratmak ve hastalıkları, bozuklukları vücuttan uzaklaştırmaktır. Ayurveda'nın esas önemli noktalarından biri de insanı, beden ve zihinle bir bütün olarak görmesidir. Ve onun tüm unsurlarını bir arada uyumlu ve dengede tutmaya çalışmasıdır. Nasıl oluyor da zihin ve beden birbiriyle ilgili oluyor? Geçtiğimiz yıllarda fizikte kabul edilen Quantum teorisine göre, moleküller ve atomdan öte, bir de maddenin quantum düzeyi vardır. Bir quanta, bilinen en küçük atomdan 10-100 milyon kez daha küçüktür. Bu düzeyde enerji ve madde birbirine dönüşebilir bir halde durmaktadırlar. Bu quantalar gözle görülmeyecek titreşimlerden oluşurlar ve adeta bir fizik oluşum için şekillenmeyi beklerler. İnsanda da aynı olay geçerlidir. Önce görülmeyen titreşimler quantum dalgalanmalarına, o da enerji uyarılarına ve o da maddeciklere, düşünceye, DNA'ya, ağrıya, dokulara, hücreye, herşeye dönüşür. İşte Ayurveda bu düzeyden, zihin ve beden düzeyinden sağlığa bakar.
Bu sistemin en önemli noktalarından biri de, sağlığı korumanın, tedavi etmekten daha önemli olduğudur. Yapılan patolojik araştırmalar göstermiştir ki, örneğin 40 yaşında bir erkekte oluşan kalp enfarktüsü, koroner damarda tıkanma gibi semptomlarla kendini belli edip, doktora gidince ortaya çıkmaktadır. Oysa daha 20 yaşında bu kişinin damarlarında ileride kalp enfarktüsüne dönüşebilecek ve damar tıkanmasına yol açacak yağ taslakları patolojik olarak saptanmıştır. İşte bu düzeyde olaya müdahale edilirse, herşey çok daha basit ve kolay olur. Çünkü hangi doşha tipindeki kimsede ne tür hastalıklara eğilim olduğu bellidir.
Nedir bu Doşha'lar? Doşha'lar, Ayurveda'da çok önemli bir nokta, bireysel psiko-biyokimyasal özellikler grubu ve kişiye özgü beden tipleridir. Her insanda egemen olan bir, bazen iki, hatta ender olarak üç doşha vardır. Bu doşha'lar kişiye bütün önemli özelliklerini verirler, böylece hiç kimse bir diğerinin aynı olmaz. Eğer bu doşha'lar dengeden çıkar, artar veya azalırsa hastalıkların yolu açılmış olur.
Mükemmel bir sağlık için kişinin kendi beden tipini, yani doşha tipini bilmesi çok önemlidir. Nedeni de bir beden tipi için iyi olabilecek bir yiyecek bazılarımız için bir olay olabilir. İşte bu yüzden bazılarımız yazı sever, bazılarımız kışı; kimimize dondurma zevkli gelir, kimimize ise dokunur. Bazen canımız çorba ister, bazen de tost. Nasıl oluyor bu olay? Bir bardak sütte, kim içerse içsin, 120 cal. vardır. Ama bazılarımız onu içerse yağ depolar, bazılarımızda enerjiye dönüşür. Bazıları ise kemikte Ca++ depolar, bazısı idrarla dışarı atar, bazıları ise böbrek taşına dönüştürür, üstelik aynı kalsiyumu. Doşha tipimizi bilmek, kendimizi anlamak, aynı maddelere neden farklı cevaplar verildiğini kavramak için bu nedenle önemlidir. Ayrıca modern tıpta hastalık oluştuktan sonra çoğu zaman belirtiler ortaya çıkmaktadır. (Tıkanan damar örneğindeki gibi). Ve o zaman kişi sağlığına dikkat etmektedir. Oysa kendi tipimize göre uygun beslenme ve davranışlarda bulunmak, temelden bir korunma ve hastalık semptomları oluşmadan kolay bir tedavi olanağı sağlamaktadır. Oysa tüm semptomlar oluştuktan sonra tedavi olanakları çok kısıtlı kalabilir. Bir diğer nokta da, bir beden tipi her hastalığa yatkın değildir. Bazı hastalıklar ise kolay oluşmaktadır. Bir üçüncü nokta da, tedavide beden tipini bilmenin önemli oluşudur. Çoğumuz biliriz ki aspirin herkesin ağrısını kesmez veya midesi ağrıyan her kişiye antiasit verilirse bir gruba iyi gelirken, diğerine pek yararı olmaz. Başlıca üç grup doşha vardır. Vata, Pitta, Kapha. Bu doşha'lar temel olarak beş elementten boşluk, hava, su ateş ve topraktan oluşurlar.
1. Doşha Vata'dır. (Boşluk ve havadan oluşur) Özellikleri, değişken, kuru, hafif, soğuk, küçük, hareketli, sert ve diğer doşha'lara liderlik etmesidir. Vücutta enerji ve hareketi sağlar, sinir sistemini çalıştırır. Konuşma, duyu organları ve hareket organları, nefes alıp vermek, bağırsak ve idrar yolu hareketleri hep bu doşha'ca yönetilir. Anormal çalıştığında, arttığında, sinirlilik, gerginlik, uykusuzluk, dinlememe, kuruluk, kabızlık, ağrı, endişe, gaz, üşüme, kasların seyirmesi gibi durumlar olur. Örneğin soğuk ve rüzgarlı hava, gaz.
2. Doşha Pitta'dır. (Ateş ve nemlilikten oluşur) Özellikleri, sıcak, keskin, hafif yağlı, hafif sıvı, asidik, acı, ekşi, kokulu, bağırsakları boşaltıcı etkisi vardır. İştah, susuzluk hissi, ısı dengesi, görme, cilt rengi ve yapısı. Bu doşha dengede olmazsa aşırı sıcaklık hissi, cilt problemleri, ülser, görme problemleri, kötü koku, kızgınlık, aşırı acıkma, susama, yüzde kızarıklık, terleme oluşur.
3. Doşha Kapha'dır. (Su ve topraktan oluşur) Özellikleri, yağlı, soğuk, ağır, yumuşak, parlak, sağlam ve tatlılıktır. Vücuda kuvvet ve destek verir, cesaret verir, bağışlama, iyileşme gücü verir. Anormal, fonksiyonlarda ağırlık, şişmanlık, aşırı yavaşlık, donukluk, depresyon, alerji, kaşıntı, aşırı uyku verir./Dr. Ender Saraç/
Etiketler:
Ayurveda,
Ender Saraç,
sağlık sorunları,
sağlıklı yaşam,
şifalı bitkiler
BEŞİ BİR YERDE ÇAYI
Beşi bir yerde zayıflama çayı:
Beşi bir yerde zayıflama çayı 1 litre su kaynatılarak, bazı tariflaerde yeşil çayı diğerlerinin iki katı oranında vermiştir, birer çay kaşığı mate, yeşil çay, funda, biberiye ve kekik yaprağı katılması ve 10 dakika demlenmesiyle hazırlanır ve süzülerek içilir. Günde en fazla 4 fincan içilmesi tavsiye edilmektedir. Emziren annelerin zaten zayıflama gibi bir dertlerinin olmadığını düşünürsek, hamile annelerin dikkatli olmalarında yarar var. Zira yanlış ya da fazla kullanım sorunlara yol açabilir.
MATE YAPRAĞI (Ilex paraguariensis) Mate çok eskiden beri kullanılır. Önceleri, yerliler, yeşil yaprakları çiğnemekle yetinirlerdi. Şimdi bir fincan kaynar suya 1-2 kahve kaşığı toz mate konarak çay gibi içilir. Güney Amerika'da çok kullanılan bir içecektir. Mate yaprağı piyasada genellikle gıda maddesi olarak bulunmakta olup, kavrulmuş veya kavrulmamış (yeşil) mate çayı vardır. Kavrulmuş mate çayının tadı normal fermente siyah çayınki gibiyken, kavrulmamış çay yeşil, non-fermente çaya tekabül eder. Paraguay Çayı olarak da tanınır
FUNDA YAPRAĞI (Calluna Vulgaris )
İshali keser, idrar söktürür.
Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
Nikriste de faydalıdır.
Anne sütünü artırır.
Lapası, ağrıları keser.
Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi, çıban ve egzamada faydalıdır.
Böbrek-idrar yolları, sindirim sistemi, karaciğer-safra sistemi, solunum sistemi hastalıkları, prostat büyümesi, vajina akıntısı, ishal, karın ağrıları, gut hastalığı, romatizma, öksürük, soğuk algınlığı, huzursuzluk, yara bakımında, ateş, dalak hastalıklarında, idrar söktürücü olarak,
Böbrek ve idrar yolları taşlarının önlenmesinde, konjunktiva enfeksiyonlarında göz banyosu olarak, ter söktürücü olarak etkisizdir.
Kombinasyon bileşeni olarak ise şeker hastalığı, adet şikayetleri, menopoz şikayetleri, sinirsel bitkinlik, hazımsızlık, dolaşım bozukluklarında etkisizdir.
BİBERİYE (Rosmarinus officinalis) Biberiye bitkisi sağlığa çok yararlı olduğu gibi, mükemmel bir güzelleştiricidir.
-Kan dolaşımını hızlandırır.Kılcal damarları açar.
-Karaciğeri tedavi eden bitkilerin başında gelir.
-Biberiye yağı, kanser tümörlerinin ve vücuttaki yağ bezelerinin zamanla eriyerek kaybolmasını sağlar.
-Sinirleri uyarır ve güçlendirir.
-Mide ve bağırsakları uyarır. Böylece sindirime (özellikle yağlı yiyecek yendiğinde) yardımcı olur.
-Hazımsızlıktan oluşan gazları söktürür.
-Safra salgısını artırır.
-İdrar söktürücüdür.
-Kadınlarda aybaşını düzene sokar. Gecikmeleri önler. İyi bir adet söktürücüdür.
-Etkili bir toniktir.
-Kas ağrılarını, siyatik ve nevraljiyi hafifletir
-Romatizma ağrılarını azaltır.
-Burkulma ve eziklerde iyileştiricidir.
-Saç diplerindeki bezleri uyarır. Erken saç dökülmelerini önler.
KEKİK (Thymus sp)
Bedeni kuvvetlendirir.
Hazmı kolaylaştırır.
İştahsızlığı giderir.
Sinirleri kuvvetlendirir.
Kalp çarpıntılarını keser.
Bağırsak iltihabını iyileştirir.
Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar.
İdrar söktürür.
Adet düzenleyicidir.
Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder.
Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürür.
Cinsel isteği kamçılar.
Tansiyonu geçici olarak yükseltir.
Hastalıklara karşı direnme gücünü artırır.
Çocuklarda görülen kansızlığı giderir.
Kan dolaşımını düzenler.
Müzmin öksürük, astım, bronşit ve iltihaplı zatülcenp'e faydalıdır. Grip, beyin nezlesi ve anjinde şikayetlerin azalmasına yardımcıdır.
Kekik suyu ile banyo romatizma ağrılarını dindirir.
Kandaki şeker miktarını azaltır.
Hamileler ve guatrı olanlar kullanmamalıdır.
YEŞİL ÇAY (Camellia sinensis ) :
· Yeşil Çay HDL (iyi kolesterol) seviyesini yükseltirken, LDL (kötü kolesterol) seviyesini düşürerek kolesterol dengesinin kurulmasına yardımcı olabilir.
· Yeşil Çay bağırsaklardaki arzu edilen (faydalı) bakterilerin seviyesinin yükseltilmesine ve sindirim sistemine yardımcı olabilir.
· Antioksidan ve yaşlanma etkilerini geciktirici özelliğe sahiptir.
· Sigara kullanımının toksik etkisini azaltıcı etkisi vardır.
· Kanser riskini azaltabilir.
· İçeriğindeki EGCg sayesinde, kanser hücrelerinin gelişmesini önleyici etkiye sahiptir.
· Yeşil Çay tümörleri küçültebilir.
· Ağız kokusunun önlenmesine yardımcı olabilir
· Kan damarlarını güçlendirir
· Kan şekerinin düşürülmesine yardım eder
· Diş çürümelerinin önlenmesine yardımcıdır
· Alzheimer ve Parkinson’ a karşı önleyici etkisi vardır
· Anti enflamatuar ve hücre yenileyici özelliği vardır.
· Artero-skleroz (Damar sertliği) riskini azaltabilir.
· Damar sertliğine karşı koruyucu ve kılcal damarları büzerek ödem oluşmasını önleyici etkisi vardır
· Migreni hafifletici etkisi vardır. Kontrol altında tutar.
· Virüslere karşı vücut direncini arttırmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)